Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Çiçeğim, bu yaşamak değil / Tek tek / Ne geceler bir şeye benzer, ne yollar böyle / Tek tek | Fazıl Hüsnü Dağlarca, Yalnızca

Günlük / Oğuz Atay


8 Nisan 1975

Sanıyorum iki gün sonra Halit'le Aşk-ı Memnu üzerine televizyonda bir
konuşma yapacağız. Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Aşk-ı Memnu'yu arka arkaya
okudum. Halit'in de dediği gibi Halit Ziya, insana ve onun ruhsal durumlarına
eğilmek bakımından bana benziyor. Ayrıca Kırık Hayatlar ve hala Mai ve
Siyah'taki "tutanamayan" tiplerle bir duygu benzerliği de söylenebilir. Ahmet
Cemil büyük hülyalarının yanısıra küçük hesapların da etkisiyle sönüp gidiyor.
Halit Ziya'da bana yakın gelen bir yön de, kahramanlarının sürekli olarak
kendileriyle hesaplaşmaları. Evet, zayıf iradeleri ve önleyemedikleri
kaderleri sonucu bu hesaplaşmadan yenik çıkıyorlar ama, onlar için
tesadüflerin oyuncağı denilemez, bilinçsizce kaderlerine kapılıp gitmezler bu
insanlar. Olayların akışı içinde ve sonunda içinde bulundukları durumları
kendilerine açıklayarak suçlu olduklarını ve sonuçtan sorumlu olduklarını
hissederler. Halit Ziya böyle durumlarda daha güçlü bir anlatım ve çözümleme
-tahlil- yeteneği gösterir. Edebiyat-ı Cedide'nin süslü anlatım geleneğinden
böyle anlarda oldukça uzaklaşır. Kırık Hayatlar'ı çizerken onları bütün
gerçekçiliğiyle ve ayrıntılarıyla canlandırır. Ve ruhsal bir çatışmaya doğru
olayı geliştirirken, insanların davranışlarındaki kaçınılmazlığa okuyucuyu
inandırır. Bütünüyle gerçekçi -realist- bir tavır içindedir, romantik
hayaller, görünümler daha çok gerçekleri zaman zaman görmek istemeyen
kahramanlarının sadece ulusal durumlarını yansıtır. Halit Ziya toplumumuzda
100 yıl kadar öncesinin Batı'ya yönelen aydın topluluğunun bilinçli bir
insanıdır. Onun kahramanları da bu yönelişin temsilcileridir genellikle.
Günlük yaşayışları, kılıkları, düşünceleri ve okudukları kitaplarla
geleneksel Osmanlı davranış ve duyuşunun dışında kalırlar. Ahmet Cemil divan
edebiyatının kalıplaşmış biçim ve ifade anlayışına karşıdır, onu şiirleriyle
değiştirmek ister, Nihal yalnız klasik parçalar çalar ve özellikle düğün
sahnesinde çevresini seyrederken, bu alaturka geleneksel eğlencenin ve
insanlarının davranışlarının dışında kalır, bunları çok yadırgar. Melih Bey
takımı yaşayış bakımından özellikle geleneksel ahlak anlayışının dışında
kaldığı gibi, değişik görüş ve yaşayışlarını açıkça ortaya koymaktan çekinmez.
Yalnız Firdevs Hanım da, Bihter de, henüz tam Avrupai olmamışlardır. Düğünde
Firdevs Hanım çok eğlenir, Bihter ud çalar.

Halit Ziya, Abdülhamit yönetiminden çekindiği için, eserlerinde sosyal
ortamı, kökünden sarsılan Osmanlı Devletini ve bu sarsıntıları sözkonusu
etmez. Yalnız hatıralarında çökmekte olan imparatorluğu, onun ihtişamının
nasıl sönmeye yüz tuttuğunu özellikle Saray anlatırken belirtir; kendisi de
siyasetin dışında sayılmaz İttihat Terakki'ye girmiş ve 1908'de güvenilir bir
kişi sayıldığı için Sultan Reşat'a başkatip olarak verilmiştir.

Halit Ziya, Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Batıya
açılışın insanını vermekle bugünkü Türkiye'nin de önemli bir bölümünü
aydınlatmak bakımından ilginç bir edebiyatçıdır. 1900'lere kadar Türk
insanının ruhsal durumu, nasıl hissettiği, bir insan olarak nasıl bir duyarlık
içinde olduğu belirgin değildi. H.Ziya'nın kahramanları ne kadar piyanoda
Chopin çalsalar, Alexandre Dumas okusalar, redingot giyseler ve XIV Louis
mobilyalarıyla evlerini döşeseler de bizim insanımızdır. 100 yıl sonra biz
kendimizi daha iyi tanımak için, Batı'ya yöneldiğimizi, bütün kurumlarımızla
Batılı olmaya çalıştığımızı ileri sürdüğümüz bu sıralarda bu kahramanları daha
iyi tanımalıyız. Halit Ziya da onları bize anlatmak için elinden geleni
yapmıştır. Ve bu çabasındaki samimiyeti ve iyi niyetli olduğunu ifadeden
çekinmiyor:

"Ben ne yapmışsam iyi yapmak kastıyla yaptım; muvaffak olamadıysam
bunun kabahatı niyetimde değildir."

Eserlerinin çoğunu da beğenmediğini söylüyor Halit Ziya. Ancak Türk
insanında ve bana kalırsa gerçek sanat adamında görülen bir alçakgönüllülük,
bu endişe de Halit Ziya'dan öğrenilecek çok şey olduğunu gösteriyor. Zaten
kahramanlar da bir bakıma bu özellikleri taşırlar. Kendileriyle
hesaplaşabilirler, çünkü kendilerini oldukları gibi, hatta, bunlarım anlarında
olduklarından da aşağı görürler. Gerçek insanımız gibi bir çok şeye
katlanırlar ama, sonunda gene bizim insanımız gibi gösterdikleri tepki,
başkalarına isyan değil, kendini cezalandırmaktır. Ömer Behiç tutkularından
-büyük acı duyduğu halde- vazgeçer, Ahmet Cemil uzak, bilinmeyen sıcak bir
ülkeye gider. Bihter kendini öldürür. Bunlar hep kırık hayatlardır, bir bakıma
tutunamayanlardır; ama öyle boş, kişiliksiz, zavallı kuklalar değillerdir.
Kuvvetli ya da zayıf ama gerçek karakterlerdir. Yazar onları, belirli
düşüncelerini söyletmek için köle gibi kullanmaz, adeta onlarla birlikte
onların maceralarına koyulur gider ve onları gözüyle anlatır herşeyi.

Bu kahramanlar genellikle büyük aşk, şöhret, zenginlik gibi hayaller
kurarlar ve her zaman sezgileriyle hayal kırıklığına uğrayacaklarını
hissederler.

Halit Ziya'nın dili bugünkü kuşaklar için ağır. Sinema onun
tanıtılması için bu bakımdan yararlı. Ayrıca tasvirler uzun ve fazla süs ve
benzetme dolu. Sinema bu zorluluğu da yenebilir. Ayrıntılar ve resim gibi
tasvirler sinemaya uygun. Sinematik bir anlatımı var. Olay örgüsü için de aynı
şey söylenebilir.

Aşk-ı Memnu, ruh dünyaları çatışan insanların romanı. Bence en trajik
unsur Nihal. Wagner çalmasıyla -ve Chopin- H.Ziya bunu sembolize etmek
istemiş. Behlül operet müziği filan seviyor. Bihter alaturka-alafranga
karışık. Adnan Bey bütün batılılığı yanında Bihter'i arzu ediyor. Ortam da
Batı özentisi Pygmalion, Bazar Allemand, Konkordiya, Odeon, Lüksemburg,
Patriano, Gambrinus gibi mağaza ve eğlence yerlerinin adları geçiyor sık sık
(Tam bir yarı-sömürge dönemi).

Nihal, Halit Ziya'nın hayal ettiği gerçek anlamıyla Batılı kadın, bir
serap, Bihter doğulu gerçeklere dönük ortada.

Not: Filim sözü (sinema yerine) kullanılacak.

10 Nisan 1975

Halit Ziya ile ilgili konuşmanın esasları

1 - Halit Ziya'nın kendisinden önce ve sonra gelen edebiyat akımları
içinde yeri (kısaca).

Burada Tanzimat edebiyatından söz edilecek. Onların Batı'ya
açılışlarını yetersiz bulan gençler Edebiyat-ı Cedide denilen akımları meydana
getiriyorlar (Tenkit yok - Abdülhamit baskısı - insana, gerçek insana
yöneliş).

Sonra günümüz ile Halit Ziya arasındaki bağ ve özellikle benim
duyarlığım ile Halit Ziya'nın duyarlığı arasındaki benzerlik.

2 - Halit Ziya'nın duyarlığı ve romancılığı insan, kadın, dramatik
unsur, Batı v.s. Bu arada tekniği ve dil meselesi. Romanları.

3 - Filim olarak Aşk-ı Memnu'nun yönetmene sağladığı imkanlar.

Oğuz Atay
'Günlük ve Eylembilim', İletişim Yayınları


Oğuz Atay'ın 'Günlük'üne, Halid Ziya Uşaklıgil hakkında düştüğü notlar
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=115
Emre Sururi tarafından, 30/11/2000 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr

epigraf     Bir önceki eser:   Günlük / Oğuz Atay
<<< -- Rasgele bir eser -- >>>
   Bir sonraki eser:   Kemalizmin Delisi Oğuz Atay / Nurdan Gürbilek