Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Dünyada sayılamayacak kadar anlatı var. | Roland Barthes

Suç ve Ceza / Cem Akaş


(...)

bir süre dışarı çıkmamaya karar verdim birkaç gün önce stratejik
nedenleri var retina tabakalarının belleğinden silinmeliyim yeniden çıktığımda
dışarı çıkmış olmam bile çökertmeli onları ayrıca kuvvet komutanlarımla
toplantı yapıp taktik belirlemem gerek ben sabırlıyım beklerim beklemem
gerekirse çıldırtıcı bir güç olabilir bu hiç bir şey yapmadan yalnızca
dayanarak karşısındakinin yorulmasını bekleyerek muhammed alinin yaşlılığında
uyguladığı taktik ama benimkisi kondisyonumun ayak oyunu yapmaya yetmemesinden
değil gerçi çok da riskli olabiliyor bir keresinde bir hiç için resmen bir hiç
için gülmek gerek değil mi nisana kızıp kendimi tuvalete kilitlemiştim çok çok
kızgındım nisanın da annesine gitmesi gerekiyordu tamam dedim o gidene kadar
çıkmayacağım buradan inadımla alt edeceğim onu suçluluk duygusuyla boğulacak
oturdum çıkmam için yapmadığını bırakmadı bağırdı çağırdı tehdit etti içerden
şangırtılar geldi sonra bak bunları yırtıyorum diye üzerinde çalıştığım
projenin ilk sayfasını attı kapının altından yırtılan kağıt sesleri duymaya
başladım blöf yaptığını biliyordum buna cesaret edemezdi çünkü çok daha kötü
olurdu o zaman ama yine de sinirlendim. tek kelime etmeden bekledim kapıyı
yumrukladı tekmelemeye başladı çık diye bağırıyordu sürekli sonra gitmiş
numarası yaptı sokak kapısını çarparak ama gerçekten gidebilmesi için asansörü
çağırması gerekiyordu ve asansör çalıştığında tuvaletten duyuluyor yani
anladım gitmediğini güldüm küfrettim tamam dedim görelim bakalım sonra evdeki
bütün anahtarları toplayıp denedi hiçbiri açmıyordu ama sonra aşağıdaki
komşuya gidip ondan anahtar toplamış gene açamadı bir ara pes etmiş gibiydi
kapının önünde oturdu sifonu çekmeyi düşündüm o konuşurken ama bunun nisanı çok
incitebileceğine karar verip vazgeçtim yumuşak bir sesle konuşuyordu haklısın
kızmakta dedi hata ettim özür dilerim bağışla beni ama senin bu yaptığın da
ayıp abartıyorsun dışarı çık yüzüme bile bakma hiç konuşma yeter ki çık ben
hemen gideceğim biliyorum gitmemi istiyorsun belki beni görmek istemiyorsun
bir daha olur giderim ama çık oradan hadi dedi ben hiç konuşmadım çıkmamı niye
istediğini çok iyi biliyordum direncimi kırmış olacaktı gedik açmış olacaktı
ve kadınlar bunu çok iyi bilirler bir kez gedik açabilirlerse kazanmanın
tümüyle kazanmanın çocuk işi olacağını kaya da olsan ufak bir deliğe biriken
su gibi donar çatlatır genişler daha çok birikir yeniden donar çatlatır
genişler bir de bakmışsın ki kum ilkokulda öğretirler bunu hayat bilgisi o
yüzden hayır dedim. bu kez ben kazanacağım sen gideceksin ancak o zaman
çıkarım beni ezmene izin vermeyeceğim ses çıkarmadan oturdum bacaklarım ağrıdı
yıkandım çeksem mi diye düşündüm yapacak iş olsun vazgeçtim sonra ne bileyim
çıkıp kurulandım yeniden oturdum klozetin üstüne hava kararmaya başladı
saatler geçti nisan yeniden denedi anahtarları keksin sen komşudan aldığını
anlattı anahtarları bak çık çık sinirlenmeye başlamadan söz gideceğim dedi
projeni yırtmadım deli misin yırtar mıyım şaka yaptım hadi çık özür dilerim
çık çıksana yeniden kapıyı tekmelemeye bağırmaya başladı dengesizsin sen diye
düşündüm yalnızca şımarıklık değil bu kafanda bir bozukluk var senin kalıtsal
bir şey belki de ailendeki herkes kırıp dökmeye etrafa saldırmaya başlıyor
sinirlendiğinde istediği olmadığında oysa en başta bu işi bu kadar uzatmayıp
gitseydin herşey çok daha kolay olacaktı ciddiye binmeden halledilecekti ama
şimdi saatler geçti sırf kazanabilmek için benim bu aptal ve soğuk tuvalette
saatlerce kalmama razı oldun hırs bürümüş senin gözünü düşünemiyorsun git
artık çıkmıyorum ben kapıya vuruyordu o kadar çok ki kırılacak gibiydi
arkasına dayandım daha az ses çıksın diye kırılmasını önleyeyim diye çok
vuruyordu sinirlendim bana vuruyor gibiydi Nisan git artık dedim ilk kez çık
öyleyse dedi kapıya dayandığımı farkedince altından su döktü çıldırmış bir
çocuk gibiydi tekmeliyordu korkmaya başladım gerçekten korkmaya bir insanın
gözünün dönmesi saplanması filmleri düşündüm kapıya dayanırken gerilim
sahnelerini ruhunu şeytana veren küçük kızın evde yarattığı dehşet kapı asla
açılmamalıydı vurma artık sokak kapısı çaldı o sırada alt kattaki adam çok
gürültü herhalde merak etti içerde çocuk kaldı kapıyı kırmaya çalışıyoruz
sandı nisan açmadı adam gitti biraz sonra gidince nisan yeniden tekmelemeye
başladı kapı kırılacak gibiydi o sırada kapının kırılmasına asla izin
veremezmiş gibi geldi haksızlık yapıyordu bana kullanılamayacak bir silah
kullanıyordu kazanmak için her yola başvuruyordu allah kahretsin eşşoğlueşşek
dedim içimden git diye bağırdım çık diye bağırdı tekmeledi kapıyı açtım
kapının karşısındaki duvarın dibine oturmuş tekme atmak için çok rahat bir
pozisyon ayağında benim pantalonum üzerinden atladım küskün suratının da
üstünden hep senin yüzünden der gibiydi kazanmaya beni sen zorladın mecburdum
evet kazandın ama bunu sana ödeteceğim dört buçuk saat içerde kaldım buz gibi
mermerlerin üzerinde ve sonuçta hiç hiçbir işe yaramadı kaybettim kazanmama
izin vermediğin için senden nefret ediyorum beni ezmeden duramıyorsun değil mi
odaya gidip giysilerini çantasını dışarı fırlattım geldi siktir git dedim
hınçla müziği açtım sonuna kadar salonda giyindi salonun kapısını kapatıp
giyindi sonra sessizce çıkıp gitti titriyordum kızkardeşini düşünerek çekmeye
karar verdim ama bu intikamımın acınasılığı boğdu beni ben olmak istemedim o
an içki aldım bakkaldan eve geldiğimde aptallığımın beyinsizliğimin
sınırlarını merak ettim şişeyi duvara fırlatmayı düşündüm ama yalnızca
düşündüm ben nisan değilim dedim kendi kendime galibiyetinin bedelini ağır
ödeyecek o suçluydu ve hesaba göre benim küçük bir galibiyet hakkım vardı ama
o bunu hiçe saydı zafer kazandı yanında kalmayacak ama ve ona benzemeyeceğim
ne olursa olsun koruyacağım kendimi herşeyden ama özellikle ondan.

(...) çok iyi hissediyorum kendimi bu titrek egzamalı köprü hala burada mı
inanılmaz herkes yiyecek satıyor yemeliyiz abonman satıyor şunu bunu herkesin
sattığı şey zamanı zamanını bir şekilde satmayana yer yok bu düzende haliçin
pis suları çarpıyor bir yanına altta bu öğlen saatinde bile bir sürü insanlar
var lokantaları saymıyorum gençlerin uğrak yerleri cafebar gibi şeyler komik
isimli yerler kemancı guitar doluşmuşlar herkes konuşuyor herkesin kafasında
başka bir müzik ama hoparlörlerden çıkan gürültüye senkronize olmuş bir müzik
neden en büyük sorunlar en sefil yerlerde ve en sefil hallerde halledilir
edilmeye çalışılır neden hep sarhoşken kaymışken cesaret arkadaşlar yesin
gözünüz bak şunlara peki neden varsın abi diyor biri diğerine neden burdasın
neden evrenin kıyısında köşesinde kalmış bu attırık gezegendesin bu senin
seçimin doğmayı sen seçtin annen senin doğmanı engellemedi o kadar başka bir
şey yapmadı neden içiyorsun neden doktorsun doktormuş inanılmaz derecede
kırılgan gözüküyor bacaklarına bakmaya korkuyorum sen inanman lazım öyleyse
senin için önemli olan ne düşünmek sevişmek neden önemli öğrenmek istiyorum
bunları neden ama soruları hep o soruyor iyi taktik oğlum git be vicdan mısın
nesin zaman değerli kronosun oğlu kim biliyor musun zeus ya başbakan
devletbaşkanı filan o sırada stand by me bitiyor ve carmina burana başlıyor
ayağa fırlıyor çiftetelli oynayarak yanında kızkardeşin olmasaydı sana
asılırdım çok hoşsun oysa kız kardeşim sandığı kız artık yanımda değil içerde
bir yerde kayboldu senin sevgilin var mı bu sırada tam etekli şapkalı küpeli
pardösülü şık bir kız giriyor ne işi var burada ama birilerini tanıyor köşeye
gidiyor gitar muhabbetine takılıyor katılıyor akorun bozuk olması önemli değil
çünkü duyulmuyor zaten köprünün üstünden geçen ağır arabalarla sarsılıyor
guitar kimse düştü mü suya daha önce ne kadar oynak sarhoşmuş neyse ki paltosu
çıkmış çekerek kurtarmışlar pis bir su biralar dökülüyor bardak kırılıyor ok
oyunu çocuğun uzun saçları tahtanın demirlerine takılıyor çıkmıyor irony of
situation insanlar gidiyor ama hep birileri geliyor kızın bir sevgilisi var
galiba adı özgür öbür yanımda oturan çocuğun adı da özgür bunların hepsi böyle
mi mahsus mu yapıyorlar kim kafasını daha uzun sallayacak yarışması ancak uzun
saçlıların katılabileceği herhalde kısayla hiç anlamı olmazdı rock raconu
beyin omletibaconlı polis baıyor mudur burasını ramazanda açık mıdır kimse
bomba koymaz mı cüzzamlıları tecrit mantığı mı kendi kendilerine kıvranıp
debelenip gebersinler diye mi ceberrut devletin eli ağır babalığı her gün
geliyorlar okuldan akademiden çıkıp her saat dolu mu acaba iki garson çocuk.
Hemen farkediliyor bir defa ayıklar sonra giyimleri ve ağızları farklı
bardakları topluyorlar ver oğlum bir bira daha. Ama rockçı çocuklar da yardım
ediyor hepimiz arkadaşız gemimiz battı ve bu filikada ne kadar zaman
birbirimizi yemeden durabileceğimizi hesaplamaya çalışıyoruz fraktellerle
gitar çalan sakallı müziğin susmasını fırsat bilip bağıra bağıra bangırdatıp
söyleyip çalıyor güzel giyimli kız demirlere oturmuş o da söylüyor genç ve
güzel bir sosyolog gibi fevkalade sivil bir toplum gençler konserlerde ritim
bile tutabiliyor büyüyünce adam değil mi bon yüzler bön bön şişiyor şişiyor
öpüşüyor insanlar bira kokuyor hertaraf üçgünlük bira leşi bu da köprünün
sakalı olsa gerek mea culpa yeniden başlıyor ikili bu evreni ben seçtim öykü
bu tanrıysan herşeyi bilmek zorundasın burada sigara içmek ne demek bilmen
lazım öykü bu öykü bu baba tamam mı büyükbabam da babam da ölümden korkardı
genlerine işlemiş korkmasalardı farklı olabilirdi belki şimdiçok düzayak
gelebilir sana diyor ve kızkardeşim sanılan güzel gözlü kıza sarılıyor
çocuğuna sarılan bir anne gibi sarıl banave gerçekten öyle bir ilişki var gibi
aralarında kızın yaşı onunkisinden çok küçük oysa ve bacaklarını kolaylıkla
kırabilir oğlum daha sert birşey yok mu soğuk olsun eyvallah saçlarımı okşa
dudaklarımı öp sarıl bana annem ol benim düzayak gerçekten kız denilenleri
yapıyor hüzünlü ve güzel gözler ama yine de alaycı ve üstün dizine yatmak
istiyorum sevişmek istiyorum arkadaşına bakarak ama hiç kalkmıyor artık
hatırlamıyorum bilmiyorum gözlerimin altı koyulaştıkça koyulacağım ölümüme
diyor çık şuradan. Çık artık yeterince kaldım göreceğimi de gördüm.

(...)

fil büyüktür ama mide bulandırır ilkokula daha başlamamış mıydım eski
tek katlı bahçeli bir ev pencerede yeşil bir sinek uçmaktan yorulduklarında
hep pencereye konduklarına karar vermiştim öldürdüm bunu yavaşça hasar
vermeden suyunu akıtmadan kibrit kutusuna koydum yeşillerin bok sineği
olduğunu bilmiyordum iki toplu iğne incelemeye başladım kanatları kıllı karnı
incecik bacakları korkunç gözleri önce gözlerini deştim kanatlarını bile
kopartmadan biri geldi ben uğraşırken büyüktü yaptığımı beğendi aferinledi
sürdürdüm ben de sonra o dev sivrisineklerle tanıştım. Adlarına anofel
dendiğini erkeklerin öyle büyük olduğunu bitkisel şeylerle beslendiğini
dişisininse küçük ve kan emici olduğunu sıtma bulaştırabildiğini öğrendim
erkekleri çok ilgimi çekiyordu sakar beceriksiz bir havaları vardı sürekli
özür diler gibiydiler sanki o yüzden kıyıda köşede duvarlarda sessiz sessiz
duruyorlardı uçmaları gerektiğinde de asla üzerime doğru gelmezler bacağıma
konmazlardı dişileriyse öyle değil kadın nefretini körükleyen erkekliğin
beklenmedik desteği demişti bir kadın daha sonraları elbette vampirelleya
kadar gider hatta havvaya herhalde kan emici kötü kadın femme fatale ve
geceleri o ince vızıltının hemen kulağımın dibinden gelmesiyle kaç kez çılgına
döndüğümü ırzına geçmek için kaç kez kalkıp gözümü kamaştıracak ışığı yakıp o
orospuyu görmeye öldürmeye çalıştığımı anımsamıyorum kan gölü av köşkü
shelltoxu sıkıp sırf öldüklerini duyabilmek için odadan çıkmam havalandırmam
da ölün bakalım ölün ama ben yaşıyorum son gülen kanla şişmiş bir sivri
gördüğümde hep bir ikilim yapacağını yapmış geçmiş olsun bu gece bir daha
uçamaz bile o kadar doymuş ama çiftleşeceği gelir aklıma o zavallı örümcek
kılıklı erkeklerden birisiyle ve daha çok ona acıdığım için öldürürüm o dişiyi
sanki bütün bu dünyadan dişiler sorunlu erkekler yalnızca birer oyuncak alet
görevli memur bütün erkekler zavallı elimizde ne kadar iktidar olursa olsun
dişi peygamber devesi gene de yiyor işte erkeğini allahın pasifiğinde yaşıyor
ufacık bir adada yaşıyor şu kuşlar ve erkeği yaptığı yuvayı mavi nesnelerle
süslerse çekebiliyor dişisinin ilgisini ancak tavuskuşu kırmızı göğüslü luş bu
hep böyle herşey dişiler için kanımızı dölümüzü emiyorlar gücümüzü zevkli
olduğunu sandığımız bir mahkumiyet ölürken bile gülümseyerek ölüyoruz onlar
için bir de uyku sineği var beni hep büyüledi çeçe sineğiydi adı galiba ilk
duyduğumda dalıp gitmiştim bir soktu mu insan bir daha uyanamıyormuş afrikada
yaşarmış bir senğin böyle bir gücü olması inanılmaz ve beni çok korkutuyor
bazı tablolar gibi ortaçağ ve hemen sonrası yapılmış herşeyin düzenli
perspektifte yerleştirilmiş olduğu tablolar ama bir köşesinde orada olmaması
gereken bir ayrıntı var biraz daliyi andırır biçimde beni hep çok korkutmuştur
parke taşlarıyla döşeli sütunlu yüksek çok yüksek tavanlı açık bir salon önce
bir aziz masaya oturmuş, bir şeyler yazıyor bir ayağı aşağıda ve o dev salonun
bir yerinde minyatür bir aslan bakıyor bana ya da akaranlık bir sokak rembrant
bir ışık insanlar bir köşede kesik bir baş duruyor hafifçe sırıtarak
tanımlanamaz bir korku bu tıpkı küçükken oğlumun dörtayak üstünde beni
kovaladığında katıla katıla gülerek duyduğum müthiş dehşet gibi bir oyun bu
ama çok derin bir katmana sesleniyor beynimin ne olduğunu çıkartamadığım bir
tanıdıklık duygusu gibi her seferinde nereden kaynaklandığını hatırlayacakmış
gibi olup parmaklarımın arasından kaçırdığım bir korku belki de daha önceki
yaşamımda bir köpek sürüsü tarafından kovalandım bataklığa doğru kaçacak yerim
yoktu bataklıkta boğularak öldüm çünkü en büyük korkularımdan biri ama çeçe
sineği styx uyumak ölmek

Cem Akaş
Suç ve Ceza, YKY


Cem Akaş'ın 'Suç ve Ceza' kitabından bölümler
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=273
Emre Sururi tarafından, 08/02/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr