Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

ve ben büyüdüm bir gece. | Emre Sururi, Eda'bi Mektuplar

Kaldırım Yazıları / Cem Sancar


"Buyrun?"
"Efenim?"
"Bana işaret ettiniz de rahatsız mı ettim diye şey ettim."
"Ah! Pardon! Dalmışım, bi şey düşünüyordum da. Onun için Sizinle bir
ilgisi yok. Affedersiniz."
Diye gülümsedim yanımda oturan beyaz saçlı adama:
"Yok önemi yok da" dedi gümüş rengi saçlarını itinayla taramış olup üç
düğmeli ceketinin altına ince düğüm bir kravat bağlamış olan yaşlı adam. "Bana
da olur bu! Sık sık olur!"
Başka bir şey de söylemedi. Dönüp oturdu. Sinek kaydı traşının altında
serin bir ezan saatinde, mahzun bir İstanbul kadar kıpırtısız kaldı.
Tam o sırada başladı James Last. Şöför radyoyu açmıştı.
Çocukluğum kadar güneşli ve futbol dolu bir şarkıydı. Maçtan sonra
soğuk su içilmeyecekti, annem öyle söylüyordu. Elbette ki dinlenmezdi, hele
söz konusu buz gibi bir gazozsa? Fakat çeyrek çıtır ekmeğin içine doldurulmuş
soğanlı, kırmızı biberli kıyma mutlaka yenecekti. Kıymanın yağı ekmeğin
çatlaklarına sızacaktı. Dayanılmaz olacaktı. Sonra akşam olacak, yine annemin
hazırladığı sandviçlerle yazlık sinemaya gidilecekti. Tahta sandalyelere
oturulup beyaz perdenin kırmızı ışıklarının yanması beklenecekti. Ediz Hun
iyiniyetli fakir bir çocuk olacaktı. Tam Türkan Şoray'la evleneceklerken, bir
yılan kadar zarif ve yakışıklı Önder Somer çıkıp olayı bozacaktı. Bin türlü
entrika çevirip, kızın kolasına ilaç atıp, mundar edecekti. Her şey karışacak.
Hüzün ve acı taşıp beyaz perdeden minik bedenlerimizi sarsacaktı. Neyse ki
sonunda ilahi adalet tecelli edecek ve sevgililer yeniden birleşecekti. Biz
ailece hüngür hüngür ağlayacaktık. Annem bana ve kardeşime mendil dağıtacaktı.
Sandviçleri neremize yedik, gazoz ne oldu anlamayacaktık. Önder Somer
hayatımıza çıkmamak üzere girecekti. Şıklığı ve acımasızlığıyla babama
benzeyecekti.
Usulca dua edecektim noolur Önder Somer iyi biri olsun. Gelecek filmde
bizimle ağlasın diye. Tabii olmayacaktı. Hayat denen şeyin umut ve sevinç
kadar, belki de çok daha fazla umutsuzluk, acı, hayal kırıklığı dolu olduğunu
Önder Somer, o yılların siyah-beyaz ülkesinde, çocuk düşlerimize anahtarını
yıllar sonra belki bulacağımız şifrelerle kazıyacaktı.
Yıllar geçecekti. Kısa pantolonumu çıkarıp blue-jean'imi giyecektim.
Sakallarımçıkacaktı. Saçımı kazıtacaktım. İçimdeki küçük beyaz kuzuları kurban
edeceklerdi. Futbolu bırakacaktım. Ama, sinemalarda ağlamaya devam edecektim.
Önder Somer'i çok yıllar sonra yeniden keşfedecektim.
O, Önder Somer'di...
Kiralık katillerin kahramanlaştığı bu dünyaya çok fazla gelen bir
zerafetti. Ona bir öpücük gönderdim...
"İnecek var mı?" diye dikiz aynasına seslendi şöför. Hiç kimseden ses
çıkmadı. Arabanın sahici deri kokan dünyası yol almaya devam etti. Derinin
sahibi merhum hayvanların koşuştuğu dağların, yeni renklendirilmiş bir Türk
filmindeki sevinci doldurdu dolmuşu.
Yanımdaki yaşlı adama dönüp "sizi seviyorum" dedim. Bana grileşmiş
gözbebekleriyle baktı adam, beyin yerine su yatağı taşıyan diceylere hiç
benzemeyen bir vurguyla, "bende sizi" dedi.
"Zaten tanıyorum sizi ben. Geçen pazar Sultanahmet'ten. Mitingten."
"Ben de" diye atıldı arkada oturan koca gözlü kız. Size erik vermiştim
hatırlıyor musunuz?"
Hiçbir şey hatırlamıyordum. Hatırlamış gibi yaptım. Bu olağanüstü şeyi
kaçıramazdım.
"Son durak beyler inmeyecek misiniz?"
Şöför kesiverdi olan biten güzelliği.
"Hayır" dedi arkadaki kız incecik kollarından beklenmeyenbir ısrarla.
"Hayır, devam edeceğiz biz."
"Evet, evet" dedi yanımdaki Önder Somer'in yaşlanmışı olup da şimdi
dirilen adam.
"Eh" dedi şöför, "Bunu siz istediniz, madem öyle, eyvallah icabında."
Radyoda kanal değiştirdi. Bir sigara yaktı. Dolmuşu güldür güldür Lale
Müldür kapladı. Bir Yeni Türkü.
Delilerden sen anlarsın konuş onlarla!
Kıza baktım.Dudakları Uma Thurman'a benziyordu. Babası isyankar bir
Önder Somer olmalıydı. Bu kez kızı bana verecekti. Film gerçek olacaktı.
Ama kız siyah giyinmişti...

Cem Sancar
Gazete Pazar


Cem Sancar'ın Önder Somer hakkındaki hikayesi
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=274
Emre Sururi tarafından, 08/02/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr

epigraf     Bir önceki eser:   Suç ve Ceza / Cem Akaş
<<< -- Rasgele bir eser -- >>>
   Bir sonraki eser:   8.10 Vapuru / Cemal Süreya