Oyun Oynayanlar / Edip Cansever
MENZİL CAMBAZI
I
Tam orada, kuru ağacın altında
Ey gök, gülümseme, kayboluyorum.
MENZİL CAMBAZI
(Ağacın kurdu içinden olmazsa ağaca zevk yoktur)
II
Vardı ki bir menzil cambazı pembe iskeletini
Sığdırıp kan kırmızı ölüsünün içine
Doğrulur, evet, oyun özgürlüktür, der
Asar kendini sonsuz deve kemiğinden çengeline
Onurudur anlaşılmamak elbet
San saçları sarı kalbini örten onun
Ki bütün gün bir damla gözyaşının içinde
Bir gül bas oraya, tekrarla kalbini.
MENZİL CAMBAZI
(Çerçi ne satar? Kalbindekini satar)
III
Odur kasabaya her gün bağıran bir çocuk
Taş kesilen bir oyuncuyu anımsamaktan
Yankılanır: paşmağı ince nohudî
Bir boynu ki gök doyuran soyundan
Bir tek evi bile olmaya olmaya olmuş bir kentten geldi
Ufuksuz günlerinde bir han soluyan buraya
Bunaltısını sümbülî bir kuzgunun çektiği
Ve götürdüğü yaz saydamı bir menzil cambazına
Ve odur
Uyanınca her zamanki uykusuzluğundan
Sevilmemek umududur diye gösterdiği her şiirin
Ve taşlaşmış kasabasında yalnız
Çocuk çocuk içindir bir daha.
MENZİL CAMBAZI
(Ses gelir oynar, söz gelir ağlar)
IV
Aynı zamanda bir çağrışımlar atlasıdır
Dizer şeylerini dünyasına bir bir ve harcar
Yaşayanlar iyi bilir, yaşamak
Bir altılı fesleğeni kanatmaktır biraz
Ruhlarında büyüyen
Ve o fesleğenin simgesidir yaşlandıkça
Yüzlerce çocuğa bölünmüştür ve yanıtı yoktur
Akşamları ruhtan ve gülümsemekten gelen
Gölgesi beyaz bir kederin yok olmuş biçimidir
Odur değil mi
Kokusundan gelir kokusuna koşarken
Harcar ölümsüzlüğünü
Fesleğenin bir yaz akşamı dalgınlığında.
MENZİL CAMBAZI
(Gün çarığı, çarık ayağı akar)
V
O gider oyun kalır yanmış bir kâğıt gibi
Çiçekli bir mintanın yalnız çiçeği kalır
Gene mi yaşlandın yüzün ağır ağır gitmekte
Ey sürahisinden hiç çıkmayan çocuk
Dürter yumuşak bıçağıyla gözlerini
Gözleri dışardaki kuşların kalbinde
O gider oyun kalır bir dağılmışın üstünde
Bir bayram öncesi suskunluğuyla kalır
Ve şudur
Ben ben deyince dudak dudağa düşer.
MENZİL CAMBAZI
(Ot parmakta durduğu kadar durmaz)
VI
Demek ister ki en çok: doğadır sözüm
Ateşler papatyasını göz çukurlarından
Sesi işlemeyen saatidir bir saatçinin
Böceklerin tırnaksızlığından duyulan
Sunar elleriyle saygısını
Süslü bir Bizans haçı gibi kızaran şafağa
Haç mı değil mi
Parmaklarının ucunda bozulur
Parmaklarının ucuyla duyduğu
Oynar sessizliğe ve şafağa
Doğadan büyük oyun var.
MENZİL CAMBAZI
(Bazı kuşların yuvaları kanatlarıdır)
VII
orhan peker'e
İki limon düşürür ellerinden dua gibi
Gökten soluğuna bir işaret beklerken
Kısar gözlerini, o gözlerini kısınca
Gündüzün kabuğundaki deprem
Dörde böler ona ışıktan bir güvercini
Kanatları dört gözlü bir akşamı ateşlemekten gelen
Sürer efsanesi yıllar yılı üstünde tuzlu menekşelerinin
Mor bir gözyaşı fosiline benzeyen
Ey bozkır! ey saçmalara, karabina kurşunlarına takılı
Acı kuş
Acılığı bozkıra bir belge gibi iliştirip giden
Niye bir menzil cambazının ölümsüz yüreğidir
Ve yolcu, sanrı değildir senin gördüğün
Gelir o yüreğin pınarına bir kurt bile çömelir.
MENZİL CAMBAZI
(Kekliğin alası içinde olur)
VIII
Sarı bir dakikanın mor bir dakikaya sorduğudur
Dudakları bakır çalığı bir menzil cambazı
Evlenmemiştir ve çocuğu yoktur o çocuklarından başka
Gece gündüz kara bir mendille oyununu savurur
Ansızın ve çocuklarsız bir han avlusunda
Ve gider bir gün bir kenti bir kente bırakmak için
Ki bunun düşünden önce kendisi varır kente
Sarı bir dakikanın öldüğüdür ki, sıvar ipince gövdesiyle düşünü
Silerekten elini bozkırın ince bezine
Ne demiştik, konuk bir aşk gibidir
Her an kendi titreyişinin selinde.
MENZİL CAMBAZI
(Kan ısbatsız kaynar)
IX
O beyaz bir kısrağın taranmış yelesidir
Boyasıyla ve bakır çalığı dudaklarıyla
Çocuklarından gelmiştir bu zamana, çocukları onun
Uçsuz bucaksız bir tiyatronun soluklanışıdır
Çok değişken armalardır açık gözkapakları
Ah bin yaşlarında değişken armalılar
Sorar ki menzil cambazı: ben şimdi nerelerdeyim
Anadolu kuyularında ve kar yağışlarında
Cevap: o hangi hancıdır ki yurdunu tanır
Ve zamanlar armasıdır bozkırların
Yorgun bir menzil cambazını içererekten.
MENZİL CAMBAZI
(Görgülü kuş gördüğünü işler)
X
Sahici bir kavaksa tek başına kalır
Gül eğiren bir kadının pembe teninde
Gülü mü eğirir yoksa kendini mi
Bir otelde yazman mısın ki, soruyorsun
Kaç yıllıktır diye bir menzil cambazının kalbi
Kendi kurar kendi yıkar meyhanesini
Yalnız iyi insanlara yazılmış bir şiirde
Geçe kalmış biri misin ki o meyhanede, soruyorsun
Bir menzil cambazı yüzünü nasıl işler diye
Söyle
Kim kopardı bu armayı ölümsüzlüğünden.
Edip Cansever
Unutulmuş Şiirler Antolojisi, Yapı Kredi Yayınları, 1993, Hazırlayan: Reşit İmrahor
Edip Cansever'in kitaplarına girmemiş ' Oyun Oynayanlar' şiiri
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=810
Ahmet Faruk Şengenç tarafından, 08/12/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr
epigraf | Bir önceki eser: Mavi Anahtar / Vedat Kamer |
Bir sonraki eser: Fotoğraf / Melih Cevdet Anday |