Tehlikeli Masallar / Ahmet Altan
Romanı, bir cinayeti tasarlar gibi tasarladım.
İyi hazırlanmış bir cinayetten daha mükemmel tek şey varsa o da iyi kurulmuş bir romandır benim için. Yazıyla cinayet arasında, gizli tarikatların ayinlerini andıran, dışarıdakilerin asla göremeyeceği korkunç bir benzerlik olduğuna inanırım, ikisi de hayatı yeni başlayacak bir hayat için sona erdirir, ikisi de günahların en büyüğünü içinde barındırır.
Bütün romancılar gibi ben de bir katil gibi soğukkanlıyım; günlerce, aylarca usanmadan plan yapar, son darbeyi vuracağım yeri acele etmeden belirlerim. Kitaba başladığımda son satır da kafamda hazır, dolu bir silah gibi patlayacağı ânı bekler. Yavaş yavaş o âna doğru ilerlerim. Öbür insanlardan kopup ayrılarak, ancak cinayet işlerken ve roman yazarken duyulan, korkularla, karanlıklarla, ürpertici zevklerle, beklenmedik sürprizlerle, maceralarla, bin bir türlü büyüklü ayrıntıyla dolu o muhteşem yalnızlığın içine dalarım.
Bu kitabın benim açımdan öbürlerinden daha değişik olmasının nedeni, her zaman ben kurbanımı bulduğum halde, bu kez kurbanımın beni bulması, romanın yazılmak üzere bana gelmesiydi. Bir başkası için o, koyu renk güneş gözlükleri takmış, siyah kazaklı, içinde kızıl parıltılar oynaşan gür saçları olan genç bir kızdı; benim içinse ısrarlı birkaç telefondan sonra gelen bir romandı. Kız bir romana girmek istediğini biliyordu, bilmediği ise bu romandan nasıl çıkacağıydı, onu yalnızca ben biliyordum ve ona asla söylemeyecektim, zaten söylemedim de.
***
Deneyimlerimle, içine aşk karışmamış her ilişkinin iyi gittiğini, aşkın ise bütün ilişkiyi karmakarışık hale getirdiğini anlamıştım, buna rağmen kendimi tutamayıp gene aşkın o çetrefil, hırpalayıcı, karışık, acılarla dolu, vahşi, bencil ve düşmanca yollarında gezinmeye dalıyordum, iyinin ve kötünün bu kadar açık bir biçimde önümde durduğu bir seçimde neden kötü olanı, yani aşkı seçtiğimi kavrayamıyordum. Tek bildiğim, aşk, bütün bu tehlikeleri göze aldıracak kadar çekiciydi ve o çekiciliğin kenarında dolaşıp biraz eğlenip sonra yoluma devam ederim dersen, farkına bile varmadan sınırı geçip aşkın ormanlarına dalıveriyordun.
***
Yazıya başlamadan önce duyulan ölüm sıkıntısıyla, yazıya başladıktan sonra önüne açılan bir cennet bahçesinden giriş ferahlığı arasında yaşanan kısa bir an vardır; ölüm ânı gibi bir süre, ruhunun bedeninden ayrıldığını, bir bilinmezliğe doğru uçmaya başladığını duyduğun bir kısa zamandır bu. Orada hem bedeninle, hem ruhunla inanılmaz bir haz yaşarsın, sonra ruhun bedeninden kopar, cümlelerinin arasında bazen ak bir melek, bazen siyahlar içinde bir zebani gibi dolaşmaya başlar. Artık bedenin yoktur, bütün zevkleri, acıları, tutkuları, özlemleri, istekleri ve korkularıyla birlikte terk edilmiştir, bedenin ölmüştür orada. Cümlelerden cümlelere dolaşan ruhundur artık, bedeniyle bütün ilişkilerini kesmiş olan ruhun kendi serüvenini yaşar. İşte o bedenin ölmekte olduğu kısacık ânın, o binlerce kez tekrarlanan ölümün ve yeniden dirilmenin coşkusu sarmıştı her yanımı, ölmekle dirilmek arasındaki o kısacık ânı titreyerek, ürpererek yaşıyor ve niye yazı yazdığımı, o merak ettiğim sorunun yanıtını bir daha öğreniyordum; biraz sonra yeniden unutacağımı da biliyordum.
Dayanılmaz bir istekle masanın başına oturup makineye bir kâğıt taktım. Hemen yazmalıydım. Hemen yazmalı, cümlelerden cümlelere dolaşmalıydım. Ölmekte olan bedenimden ruhumu azat edip cennetin kapılarını ona açmalıydım. Ama kâğıdın önünde öylece kala kaldım, yazacak bir şey bulamıyordum. Ruhum bedenimden kopmadı, ama tam da birleşmedi; yazmak istediği halde bir türlü yazamayan bir yazarın yarı ölü bedeni halinde koltuğun arkasına dayandım. Arzum aniden kayboldu, yerine müthiş bir yorgunluk geldi.
Ellerimi masaya dayadım, cümlelerim benden uzaklaşıyordu, yakalayamayacaktım onları. Yeniden pencerenin kenarındaki koltuğuma dönüp uykuya daldım; ölmeyen ve dirilmeyen bir yazar gibi uykudan başka sığınacak bir yerim yoktu.
Ahmet Altan
Tehlikeli Masallar, Ahmet Altan, Can Yayınları, 1996
Ahmet Altan'ın 'Tehlikeli Masallar' romanından bölümler
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=657
Özalp Balaban tarafından, 30/08/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr
epigraf | Bir önceki eser: Yalınayak Şiirdir / Ece Ayhan |
Bir sonraki eser: Ben Bu Kadar Değilim / Edip Cansever |