Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Şebnemin ömrü / bu kadarcıktır işte, /daha ne gerek | İssa

Aynadaki Resmim / Mehmet Batur


Kapının arkasında, ayakta duruyordu. Öteki koltukta oturuyor çatalla çilek
yiyordu. Çilekler şekersizdi. Cam bir kasenin içindeydiler.
Birden çıktı saklandığı yerden. (biraz acele etmiş olduğunu da düşünmüştü)
Hızlı hızlı yürüdü koltuktakinin üzerine. Koltuktaki korkuyla sıçradı
yerinden. Cam kase yere düşmüştü. Çilekler yerdeydi. Durdu ayaktaki. Çileklere
baktı. Sonra başını kaldırdı. Pencereye baktı. Koltuğun üzerine çıkmıştı
öteki. Korkarak bakıyordu ayaktakine. Ayaktaki hızlı hızlı nefes alıyordu.
Tek eliyle boğazına yapıştı koltuktakinin. Koltuktaki boğazındaki eli tuttu
kendi elleriyle. (evet, biraz erken davranmıştı) Ayaktaki pencereden ayırdı
gözlerini. Tavana bakıp daha fazla güç verdi koltuktakinin boğazındaki eline.
Koltuktaki... Hırladı. Köpeğe benzemiyordu hırlaması. İki eliyle bile engel
olamıyordu ötekine. Ölüyordu. Bağıramıyor, yardım isteyemiyordu.

"The Crow" filmini seyretmiştik. Çok güzeldi. Ardından Clint East
Wood'un bir filmi, başka bir kanalda. Sonra başka bir polisiye film. Gece
yarısını bir hayli geçiyordu. TRT3'de bir İngiliz filmi. Sonra yattılar;
iki erkek arkadaşım. Ben biraz kitap okuyayım, ya da biraz daha televizyon
seyredeyim diye uyumadım. Sitenin karşı apartmanlarının arkasından doğan
güneşi bile gördüm. Sabahleyin uyudum yani.

Bu ben değildim. Olamazdım. Bu kadar mı belli oluyordu halim. Arkamı döndüm
aynaya. Bu hareketimde çocuksu bir şirinlik sezdim ve bu aklıma başka şeyler
getirdi. Başka neyler? Başka.. başka... Belki bir çeşit umut; ya da.. ya da
bir çeşit kaçış. Hı?
Hangi filmde seyretmiştim bu sahneyi? Adam kapının arkasından fırlıyor ve
koltukta oturmuş çilek yiyen adamın boğazına sarılıyordu. Ne oluyordu sonra?
(çok televizyon seyrediyorum) Adam ölüyordu galiba. Sonra yakışıklı bir
dedektif olayı araştırmaya başlıyordu. (şey geldi aklıma: bir bebek, ince
kaşlarını çatmış bana bakıyor. elektrik süpürgesinin kulak tırmalayan
sesiyle irkiliyorum. "kaşlarını çatan bebek...")
Neden Amerikan filmlerinde dedektifler hep yakışıklı olur? Belmando. Bence hiç
yakışıklı değil ama çok iyi bir aktör. (çok televizyon seyrediyorum)

Pazardayım; bir adam bağırıyor. Hepsi bağırıyorlar. Para kazanmaya
çalışıyorlar di mi? Anne, nerde kaldın?!
Saat kaç? Yedi. Saat yedi. Ne zaman büyüyeceğim ben? Ne zaman "büyüdüm"
diyebileceğim? Canım çilek çekiyor. Bir de revani. Nerde kaldı annem?
Ha! nihayet. "Ne zaman geldin?" "Epeyi oluyor, ağaç oldum yani" "İyi, yardım
et bana".
(Amma da ağırmış, uf!)

Şimdi evdeyim. Odamda uzanmış çilek yiyorum. Televizyon açık. Rambo3'ü
seyrediyorum. Ama aklım filmde değil. Çilekler çok güzel. Bunu düşünüyorum. Ya
da başka bir şeyi. Neyi? Bilmiyorum. Sınavlar yaklaşıyor ama bu pek umrumda
değil galiba. (bir son!) Ayağa kalktım. "Kaşlarını çatan bebek". Bu ne oluyor
şimdi? Neden böyle bir şey takıldı kafama, anlamıyorum. Sonra o film; yere
düşen cam kase... Dün gece pek eğlenemedim. Hemen uyudu salaklar! Gerçi
uyanıkken daha sıkıcı oluyorlar ya neyse. Neden böyleyim ben? Nasıl yani? İşte
böyle. Yani... bilmiyorum.. sıkıcı işte. Sıkılgan. (çilekler bitti)
Uyumak?.. Hayır, hiç uykum yok. Kaşlarını çatan bir bebek resmi yapmalıyım.
Ya da yere düşmüş cam bir kase resmi. Ya da.. ya da bir ayna resmi. Hiç bir
şeyi göstermeyen bir ayna. Benim gibi...
Televizyonu kapatmalıyım. (kapattım) Şimdi bir kağıt almalıyım kütüphaneden.
Orta boy bir resim kağıdı. (aldım) Masanın başındayım, ayakta duruyorum. Boş
kağıda bakıyorum. Hiç de gelmiyor içimden doldurmak. Demek ben sanatçı falan
değilim. Boş kağıdı doldurmak gelmeliymiş sanatçının içinden. (yedi-be resim
kalemi aldım kalemlikten) Çiziyorum. Ne çiziyorum? Çizgi! Ne olacak bu şimdi?
Bilmiyorum. Kaşlarını çatan bir bebek? Ya da bir ayna... Bir çiçek. Oof!..
(ooof)
Keşke mühendislik okusaydım. Ya da pazarcı olsaydım. Eşşek gibi bağırırdım.
"Hadee vatandaş, geeel!". Dolaptan şişeyi çıkarıp kafama diktiğimde annem
"dağlı" der bana. Bu gün, öğlen de aynı şey oldu. "Dağlı" dedi annem bana.
"Halit Dağlı mı?" diye espri yaptım ben de. Orman bakanı Halit Dağlı. Dağ
bakanı... Millet vekili falan mı olsaydım? Yok be, daha neler. Güzel
sanatlardan mezun millet vekili!.. Gülerler adama.
Bunun sonu yok. Yani... Keşke babamı anılarını yazması için ikna edebilseydim.
Bunun sonu yok! Keşke babamı ikna edebilseydim. Yok. Eskiden... Eskiden beri
top oynamayı sevmem. (hayır, doğru değil bu) Eskiden beri kadınlarla aram iyi
değildir. (bu doğru) Sakal bırakmaktan hoşlanıyorum. (bu da doğru) Bi de
bırakabilsem. (hadi.. olacak galiba)
(olmuyor).....Olmuyor.

Mehmet Batur
Hitnet


Mehmet Batur'un 'Aynadaki Resmim' hikayesi
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=555
Emre Sururi tarafından, 13/06/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr

epigraf     Bir önceki eser:   İhtiyaç / A. Kadir
<<< -- Rasgele bir eser -- >>>
   Bir sonraki eser:   16 Dize / Cemal Süreya