Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka... | Cemal Süreya, Eşdeğeriyle Yan

Sanat Her Zaman Yalan Söylemez mi? / Konstantinos Kavafis


1.

Hic kIrda yasamadIm. BaskalarI gibi kIsa sureler icin bile kIrlIk bir yerde kalmadIm. Buna karsIlIk kIrlarI ovdugum bir siir yazdIm; dizelerimi kIrlara borclu oldugumu soyluyorum bu siirde. Pek ovguye deger bir siir degil sanIrIm. YazIlabilecek en az icten seylerden biri: kusursuz bir yalan. Oysa simdi kendi kendime soruyorum: gercekten bir ictenlik eksikligi mi bu? Sanat her zaman yalan soylemez mi zaten? En cok yalan soyledigi zaman, en yaratIcI oldugu zaman degil midir? O dizeler yazIldIysa, sanatIn bir etkinligi degil mi bu? (O dizelerin kusurlarI, kuskusuz ictenlik eksikliginden gelmiyor: en icten heyecanlara kapIldIgInda, cogu kez basarIsIz oluyor insan.) Bu dizeleri kurdugumda sanatsal bir ictenligim yok muydu? Dusgucum sanki gercekten kIrda yasamIsIm gibi calIsmIyor muydu?

5.7.1902

2.

Kendimde olaganustu yetiler bulundugunu hissediyorum. InanIyorum ki isteseydim buyuk bir doktor, bir avukat, bir maliyeci, bir muhendis olabilirdim. Iki sey gerekirdi bana: ogrenmek icin zaman ve yazIndan vazgecmek icin istenc gucu. Dusuncemin bir yanIlsamasI mI bu dersiniz? Yeteneklerimi biraz fazla onemsemek mi? Ya da butun yazarlarda ortak, dogal bir sey mi? -Butun yazarlarIn sahip oldugu bir guc mu demek istiyorum. Her turlu pratik calIsma, bana kolay geliyor. Ama sunu da kabul etmeliyim: bu kanIda olmama karsIn, bana gerekli zaman tanInmazsa, pratik yasamda basarI gostermem olanaksIz. Ama o zaman da genel kategoriye dusuyorum: zaman verilen her insan, orta yetenekte bile olsa, basarIlI olabilir. Ama hayIr; beni ustun kIlan -buna inanIyorum- cok daha az zamana gereksinmem olmasI. Yine de pratik islerde basarIlI olamayacagImIn bilincindeyim, cunku ruhumu yaralayacak bir zorlama yapmadan, yazIn bankeIing'ini derin benligimden koparIp atmam olanaksIz. AklIma baska bir sey geliyor. Bu icimde duydugum yetenek, pratik isler karsIsInda duydugum rahatlIgIn ortaya cIkardIgI yetenek, yazIndan, surekli kafa yormaktan, dusgucunun sharpening'Inden gelmiyor mu acaba? AcI cekmeden Dusgucu'nu yadsImaya zorlayabilseydim kendimi, belki gucumu de yitirirdim ve pratik isler, sIradan insanlara oldugu kadar zor gelebilirdi bana. Ama sanmIyorum. Yetenek iste burada. Benim zayIflIgIm -ya da gucum, sanatsal calIsmaya iyi kotu bir deger veriliyorsa- yazInI, ya da daha dogrusu Dusgucu'nun o tadIna doyulmaz calkantIsInI yadsIyamayIsImda. 18.8.1902


3.

Gercek ve Yalan var mIdIr? Ya da yalnIzca Yeni ve Eski mi vardIr -Yalan, Gercegin YaslIlIgI mIdIr yoksa?


4.

SIk sIk gozlemlerim: sozcuklere pek onem vermez insanlar. AcIklayayIm. SIradan bir insanIn (sIradan sozcuguyle aptal demek istemiyorum, yalnIzca ozellikleri olmayan birinin) bir kanIsI vardIr, bir kurum ya da basmakalIp bir dusunceye karsI cIkar; ama buyuk cogunlugun tersini dusundugunu bildigi icin susar; konusmanIn gereksiz olduguna ve hicbir seyi degistiremeyecegine inanmIstIr cunku. Oysa buyuk bir yanIlgI bu. Ben baska turlu davranIrIm. Diyelim ki olum cezasIna karsIyIm. Ilk fIrsatta soylerim bunu; soylediklerimin, egemen gucleri hemen yarIn olum cezasInI kaldIrmaya itecegini sandIgImdan degil; bunun benim dusuncemin utkusuna katkIda bulunacagIna inandIgIm icin. Kimsenin benimle aynI dusuncede olmamasI pek onemli degildir. Sozlerim yitip gitmez nasIl olsa. Belki biri yineler onlarI, dinleyecek ve hesaba katacak birilerinin kulaklarIna ulasIrlar. Belki bugun aynI dusuncede olmayanlardan biri, daha sonra, baska ve daha uygun kosullarda anImsar onlarI; belki aklI yatar ya da en azIndan sarsIlIr. Eylem'i gerektiren baska toplumsal konular icin de bu boyle. Cekingen biri oldugumu biliyorum ben, eyleme gecmek elimde degil. Ama sozlerimin yararsIz oldugunu sanmIyorum. Bir baskasI eyleme gecer bir gun ama benim, bu cekingenin sozleri, onun eylemini kolaylastIrIr. Araziyi temizleyip duzler. 9.11.1902


5.

AskIm ustune yazmayI dusundum. Ama yapmayacagIm bunu. OnyargI ne kadar guclu! Ben ondan kurtuldum, ama bu sayfayI gorebilecek henuz tutsak insanlarI dusunuyorum. Ve duruyorum. Ne gucsuzluk! Yine de bir harf yazmak istiyorum -T- bu anI simgelemek icin. 9.11.1902


6.

Kim bilir ne tur kosnul dusunceler yonetmistir yazIn yapItlarInIn cogunun olusumunu! AlgIlamayI saptIran (ya da bicimini bozan), yalnIz kosnul dusunceler! Ve kimi romanlarda (cogunlukla Ingiliz romanlarInda) elestirmenlerin begenmedigi yanlar -onlarI sasIrtan, sanki yazar isteyerek kotu yazmIs gibi duran bolumler-, cogu kez yazarIn bir duyguya ya da kosnul bir duruma boyun egmesinin sonucudur. Bu duygu oylesine guclu -kimi zaman oylesine siirsel, oylesine olaganustudur ki, dogumuna eslik ettigi sozcuklerle bir butun olusturur. Bu nedenle de, aylar sonra bile olsa, yazdIklarInI yeniden okudugunda, bir seyleri degistirmek ya da duzeltmek elinden gelmez yazarIn. Cunku sozcuklerle birlikte eski duygunun hayaleti de cIkar ortaya ve yazarI, yapItInIn bir bolumu onunde sanki color blind'a donusturur. 12.11.1902


7.

SapkInlIk insana guc verir mi bilmem. Kimi zaman verdigi ne inanIrIm. Ama yucelik kaynagI oldugundan hic kuskum yok. 13.12.1902


8.

YalnIz insanlar, bizim gormedigimiz seyleri gorurler: dunya ya son derece duyarlI bir bakIsla bakarlar. YalnIzlIk, derin dusunce ve dunyadan elini etegini cekme, ruhu inceltir, keskinlestirir. Bizse insanlarla goruserek, dusunmekten kacarak ve yeryuzu zevkleriyle koreltiriz onu. Bu nedenle bizim gormediklerimizi gorurler. Bir odada yalnIz basIna kalan insan, saatin vuruslarInI acIk secik duyar. Ama iceri biri girer ve bir konusma baslarsa onu artIk duymaz olur. Vuruslar duyulmaz hale gelmemistir oysa.


9.

Buyuk siirlerin kusurlarInI kesfetmek icin zaman gerekir. YayInlandIklarInda uyandIrdIklarI ilk duygu, hayranlIk olur; ve bu hayranlIk dagIlmadIkca ya da degisime ugramadIkca, en keskin gozlu elestirmenler bile kusurlarInI goremezler siirin. Garip bir ozelligi bu insanoglunun: ancak hayran olmadIgInda bir yargIya varabilir.


10.

Genc bir ozan, beni gormeye geldi. Cok yoksul, yazIn calIsmalarIyla yasayan biri ve yasadIgIm guzel ev, ona usulunce cay ikram eden hizmetcim, iyi bir terzide dikilmis giysilerim, sanIrIm biraz huzunlendirdi onu. "Ne korkunc sey, yasamInI kazanmak icin savasmak zorunda olmak" dedi, "dergisi icin abone, kitaplarI icin musteri pesinde kosmak..." Onu yanIlgIda bIrakmak istemedim ve asagI yukarI sunlarI soyledim: durumu zor ve tatsIzdI ama ben nasIl da pahalI odemistim kucuk lukslerimi! Onlar icin dogal yetenegimden uzaklastIm, bir devlet gorevlisi oldum (ne gulunc durum!), her gun bir suru degerli zamanI harcIyorum ve buna, arkadan gelen cesaret yitirme ve yorgunluk saatleri ekleniyor. Ne yIkIm! Ne buyuk ihanet! Oysa o yoksul genc, tek bir saat bile yitirmiyor ve Sanat'In cocugu kimligine sadIk kalIyor. Çogu kez, calIstIgIm sIralarda, guzel bir dusunce gelir aklIma, az bulunur bir imge, kusursuz bir iki dize ve onlarI unutmak zorunda kalIrIm, cunku buro isleri bekleyemez. Sonra eve dondugumde, biraz dinlendikten sonra onlarI anImsamaya calIsIrIm ama bosuna. Dogrusu da budur. Sanat soyle der sanki bana: Ben, geldiginde kovulabilen, cagIrIldIgInda da yeniden gelen bir hizmetci degilim. DunyanIn en buyuk HanImefendisiyim ben. Ve sen, zavallI guzel evin, guzel giysilerin ve zavallI iyi konumun icin beni yadsIdIysan -sefil hain- o zaman bununla yetin (nasIl yaparsIn bilmem!) ve yalnIzca beni karsIlamaya ha zIr oldu~un o cok ender zamanlarda geldigimin farkIndaysan, esikte dur ve bekle beni, o her gun bulunman gereken yerde. Haziran 1905


11.

İyi bir terzinin diktigi giysi, kusursuz bicimde yalnIzca bir kisiye uyar; bir yagmurluk, iki ya da uc kisiye. Ben de boyleyim iste: siirlerim bir duruma uyabilir (to fit), belki de iki ucune... Benzetme kucultucu gelebilir; bense tersine dogru ve teselli edici buluyorum onu. Herkese gore degildir benim siirlerim, birkac kisiye goredir. Az sey degildir bu da. Has siir olduklarInIn kanItIdIr. 9. 7.1905



12.

İngiliz yazInInI soguk bulmama neden olan sey -Ingiliz dilinin kimi bosluklarI dIsInda-, nasIl soylemeli bilmiyorum, tutuculugu, geleneklerden kopmakta zorluk cekmesi, -ya da bunu yapmak istememesi-, aktoreyle ters dusmekten korkmasI ya da sahte-aktoresidir sanIyorum (ikiyuzlu bir aktoreyi boyle tanImlamak gerek). Şu son on yIl icinde, askIn yeni goruntusunu korkusuzca ele alan ve cozumleyen, cok sayIda -iyi ya da kotu- FransIz romanI yazIldI. Yeni bir goruntu mu bu gercekten; hayIr, ama onyargInIn onu bir delilik (bilim tersini soyluyor oysa) ya da suc (mantIk tersini soyluyor oysa) saymasI yuzunden, yuzyIllar boyunca gormezlikten gelinmisti. Bildigim hicbir Ingiliz kitabI yok bu konuda. Neden? Cunku onyargIlara karsI cIkmaktan korkuyorlar. Oysa bu ask, Ingiltere'de de var, baska butun uluslarda da -ve hep vardI-, yalnIzca birkac kisi icin de olsa.


13.

Toplumun -ne saglIk tutkusundan ne de akIldan dogan- zavallI kurallarI, yapItImI kIsItladIlar. AnlatImImI zincire vurdular, benim gibilere IsIk ve heyecan tasImamI engellediler. Yasam kosullarI, Ingiliz diline egemen olabilmek icin uzun sure ugras mamI gerektirdi. Ne yazIk! AynI cabayI, FransIzca ogrenmek icin harcasaydIm -kosullar izin verseydi, FransIzca bana o denli yararlI olsaydI- belki de, aynI anda hem soyleyen, hem susan adIllarla kendimi daha ozgur bicimde anlatabilirdim. Ama ne gelir elden! Estetik acIdan bir basarIsIzlIk bu. TartIsma konusu olarak kalacagIm hep ve yalnIzca yadsIdIgIm seylerden yola cIkarak butunuyle anlayabilecekler beni. 15.12.1905


14.

Ne buyuk bir aldatmacadIr Sanat, ictenlikten soz ettiginde. Oturup kimi sorunlar ustune yazmaya baslarsInIz -cogu kez dus gucunuzle- sonra zaman gecer, acaba yanIldIm mI diye sorarsInIz kendi kendinize. YaslIlIk konusunda MumlarI, YaslIlarIn RuhlarI'nI ve YaslI Adam'I yazdIm. YaslIlIga dogru ilerlerken ya da en azIndan olgunluk yaslarInda, bu son siirin hicbir dogru yanI olmadIgInIn farkIna vardIm. YaslIlarIn RuhlarI simdilik dogru gorunuyor ama yetmis yasIna geldigimde onu da bir o kadar yanlIs bulmayacagImI kim soyleyebilir? Ya Mumlar, o dogrudur umarIm! Betimleyici siir -tarihsel olaylar, doganIn fotograflarI (ne korkunc sozcuk!)- daha guvenli belki. Ama o da zavallI ve kIsa omurlu. 1906


15.

Kimi zaman, dusundugum ve karmasIk dusunceler olusturdugumda, nesnelerin iliskilerini, sonuclarInI gozden gecirdigim de, baskalarInIn benim gibi dusunemedigi, duyamadIgI dusuncesine kapIlIrIm ve bu beni unconfortable yapar. Cunku soyle derim kendi kendime: ne haksIzlIk boylesi bir dahi olmam ve kimsenin beni tanImamasI, kabul etmemesi. Ve yanIlma olasIlIgIm, baskalarInIn da benim gibi dogru ve gorkemli bicimde dusunebilmesi olasIlIgI, beni rahatlatIr. Demek ne kadar guclu, Ilgi ve KarsIlIk Gorme Istegi! BaskalarIndan ustun ve tanInmamIs olmaktansa cogunluga benzer olma dusuncesi rahatlatIyor beni.


16.

Heyecan olmadan -ki bunun icine ofkeyi de katIyorum- insanoglunun eyleme gecmesi olanaksIzdIr. Oysa heyecan icinde dogru durust bir eylem yapIlamaz. Onu asmak gerekir, sonuc alabilmek icin. Ama o zaman bile -durgunluga geri donuldugunde- yaptIklarImIz, heyecanda dogan yapItlardIr. Fazla heyecanlanan iyi bir is cIkaramaz; hic heyecanlanmayan da oyle.


17.

Sonunda Iskenderiye'ye alIstIm ve zengin de olsam, buyuk olasIlIkla burada kalIrIm artIk. Ama nasIl da agIr geliyor bu bana! Ne zorluklarI, ne agIrlIklarI var kucuk bir kentin -ne buyuk bir ozgurluk yoksunlugu! Burada kalIrIm (yine de cok kesin degil bu) cunku burasI sanki yasamImIn anIlarIna baglI bir vatan benim icin. Oysa benim gibi -onca farklI- biri icin, buyuk bir kent ne kadar da gerekli! Londra, ornegin. R.M. gittiginden beri aklImdan cIkmIyor bu. 28.4.1907


18.

İkinci bir is -insanIn tum zamanInI almayan, ne cok agIr, ne de cok oyalayIcI bir ekmek kapIsI- sanatcI icin onemli bir kolaylIktIr. It refreshes him, arIndIrIr onu, dinlendirir neredeyse. En azIndan kimileri icin bu boyle. 13.5.1907


19.

Bu aksam Baudelaire ustune bir kitap okuyordum. YazarI sanki saskIna donmustu Les Fleurs du Mal karsIsInda. Les F'leurs du Mal'I yeniden okumayalI cok oldu. AnImsadIgIm kadarIyla bu kitap, cok da sasIrtIcI degildir. Baudelaire'in cok sInIrlI bir zevkler cemberi icinde kaldIgI izlenimi vardIr bende. Dun gece ornegin, ya da gecen Carsamba ve daha kimbilir kac kez, cok daha ozel tadlar yasadIm, gerceklestirdim, dusledim, duzenledim ben sessizce. 22.9.1907


20.

HalkIn, yoksul genc insanlarIn guzelligi, hosuma gidiyor ve heyecanlandIrIyor beni. Hizmetciler, isciler, kucuk memurlar, satIcIlar. Yoksun olduklarI seyin dengelenmesi bu sanki. Tum bu calIsma, tum bu devinim, bedenlerini inceltiyor, uyumlu kIlIyor. Neredeyse her zaman ince yapIlI oluyorlar. Iceride calIsInca acIk, dIsarIda bronz tenli yuzlerinin hos ve siirsel bir rengi var. Zengin genclerse tersine; ya hastalIklI ve gucsuz ya da yeme icme ve fazla yumusak yataklar yuzunden yaglI ve sisman oluyorlar. Sanki tefeci atalarIndan kalma bir hIrsIzlIk ve siddet cirkinligi patlIyor, sis ya da gelismemis suratlarInda. 29.6.1908


21.

Bir izlenimin etkisi altInda ya da az sonra bir siir yazarsInIz. Izlenim -duyumsal ya da dusunsel-, canlI ve ictendir: ondan dogan siir de (yalnIzca izlenim boyle oldugu icin degil ama mutlu bir rastlantIyla) iyi, canlI ve icten bir siir olur. Sonra zaman gecer. Ve o izlenim -daha once bilmediginiz baska ayrIntIlarIn ya da onu doguran nesneler ve kisilerdeki degisimin etkisiyle- bos ya da gulunc gelebilir size. AynI anda, siir de. Oysa bu dogru mu bilmiyorum. neden bir siiri 1904'un havasIndan alIp 1908'in kine tasImalI? Neyse ki cogunlukla karanlIktIr siirler ve bu sayede baska duygulara, benzer durumlara uyabilirler. 11. 7.1908


22.

Yasamda basarIlI olmak ve saygI uyandIrmak icin agIrbaslI olmak gerektigini biliyorum. Ama bu benim icin oldukca zor; agIrbaslIlIktan hoslanmIyorum. AcIklayayIm: agIrbaslIlIk gerek tiren konularda agIrbaslIlIgI, olsa olsa bir yarIm saat seviyorum; ya da gunde bir, iki, uc saat. Kimi zaman neredeyse tam bir gun. Geri kalan zamandaysa dalga gecmeyi, sakayI, alayI, hum-bugging'i seviyorum. Ama pek uygun dusmuyor bu. Isimi tehlikeye atIyor. Çunku cogunlukla aptal ve cahil insanlarla benim isim. Onlar da hep agIrbaslI oluyorlar. Hayvanca bir agIrbaslIlIk goruluyor suratlarInda; nasIl saka yapsInlar, anlamIyorlar ki. AgIrbaslI suratlarIna yansIyor bu. Bilgisizlikleri ve aptallIklarI yuzunden her sey zor, her sey sorunlu geliyor onlara, bu nedenle de agIr baslIlIk, okuzlerinki, koyunlarInki gibi yayIlIyor yuz cizgilerine (nasIl da agIrbaslIdIr hayvanlarIn yuzleri!). ŞakacI insansa genellikle hor goruluyor; en azIndan onemsenmiyor, cevresine guven vermiyor. Bu yuzden ben de insanlara agIrbaslI bir yuz gostermeye caba harcIyorum. Islerimi buyuk olcude kolaylastIrdIgI gordum bunun. Ama icimden bol bol guluyorum, dalga geciyorum. 26.10.1908


23.

Yaz mevsimini yeglerim. Gercek yazlarI; MIsIr'In ya da Yunanistan'In yazlarInI, gorkemli ogle saatlerini, insanI bitkin dusuren Agustos gecelerini. Buna karsIlIk, yazIn daha cok calIstIgI mI (sanatsal konularda) soyleyemem. YazIn goruntuleri, yazIn duyumlarI, cok sayIda izlenim bIrakIr bende, ama bunlarIn dogrudan yazInsal bir calIsmaya dokulebilecegini sanmam. Dogrudan diyorum, cunku sanatsal izlenimler, bir sure kullanIlmadan kalIrlar, baska dusunceler dogururlar, baska etkiler altInda degisirler ve gunun birinde yazIlI sozcuklerde billurlastIklarInda, tam olarak ne zaman dogmaya basladIklarInI, yazIlI sozcuklerin gercekte nereden ortaya cIktIgInI anImsamak kolay degildir artIk. 1909 yazI


24.

YasamIm kosnul dalgalanmalarla, -kimi zaman gerceklesen sevda dusleriyle akIp gidiyor. YapItImsa, dusunceye yoneliyor. Dogrusu da bu olsa gerek. Gercekten de yapItIm, bir yerlerde sozunu ettigim, cesitli yorumlara acIk su amforaya benziyor. Ve ask yasamIm, boylece anlatImInI buluyor - yalnIzca aptallar icin karanlIk. Daha cok ortalIkta gorunseydim, belki de sanat icin yeterli yer kalmayacaktI bana. Eskiler gibi calIsIyorum. Tarih, felsefe, trajik mitoslarla dolu dramlar yazIyorlardI -askIn esiniyle- tIpkI benim gibi. 20.6.1910


25.

Ne korkunc, su katIlIk ustune yeni felsefi dusunceler, gucluklerin haklI egemenligi, kucukleri, zayIflarI ortadan kaldIran savasIn sozde saglIklIlIgI, vb. Madem toplum biciminde yasamak zorundayIz, madem uygarlIk buna baglI, madem bununla insanlIgI baslangIcta tehdit eden en zor kosullara direnmeyi basarmIsIz - ne anlamI var bu katIlIk, egemenlik ustune deliliklerin... Gercekten uygularsak, bunlarIn bizi insanlIgIn yokedilmesi ne goturdugunu goruruz. Burada bir guclu, dogrudan ya da dolaylI bicimde on zayIfI yok eder; otede baska bir guclu, baska on zayIfI; ve bu boyle surer gider. Sonunda yalnIzca gucluler kalIr ortada. BunlarIn arasInda kimileri, daha az gucludur. Ilk zayIflar ortadan kalktIktan sonra onlar zayIf olur artIk; onlarIn da yok dilmesi gerekir, onar onar, beser beser, ikiser ikiser... Sonunda en guclu ya da esit gucte bir iki l~isi kalana kadar surer bu. Ya onlar nasIl surdururler yasamlarInI? KatIlIk degil, tersine YakInlIktIr, Sefkattir, AcImadIr, (olculu ve kuskusuz abartIsIz olmak kosuluyla) Iyiliktir, Gucu ve Bilgeligi olusturan. 10.9.1910


26.

Bizden sonra gelecekler icin ozenle, titizlikle calIsIyorum. Bir yasam disiplini, bir duzen hazIrlamak icin; yasamlarI ne denli uzun olursa, o denli yararlI olacak bu onlara. 1.4.1911


27.

_- - _ - - _ - _- - _ - - _ - _- _ -_-


AsagI yukarI boyle bir seydi. Onceki gun, boyle not etmistim cigara paketinin ustune ve oradan aktarIyorum. Not ederken -sokaktan gecen iki gencin soyledigi turkunun tartImIydI bu- bir seylere yarayabilecegini dusunmustum. Ama hicbir sey yapamadIm onunla. Ezgi pek guzel degildi, simdi anlIyorum bunu ama sesler hostu. Ve beni pencereye cagIrdIklarInda ezgi ve sesler, daha da guzellestiler, cunku o iki genc -yirmi iki, yirmi uc yaslarInda iki delikanlI- dussel bir guzellik goruntusu olusturuyorlardI. O ne bedenler, ne saclar, ne yuzler, ne dudaklardI! YalnIzca bir an kaldIlar. Ve ben, sanatcI, bir ezgiyi not ederken bir seyler yaptIgImI sandIm. Simdi cok az gorunuyor bu bana, sanIrIm cok da yararsIz. Onceki gun gozlerimin onunden gecen tek siir, iki cocugun guzelligiydi. Eger bellegim bunu izlerini saklayIp yaratIcI bir heyecan anInda bana geri verirse, kim bilir belki de sanatImda bir seyler kalIr bu guzelligin kIsacIk gecisinden.

7.10.1911

Konstantinos Kavafis
Yapı Kredi Yayınları


Konstantinos Kavafis'in 'Sanat Her Zaman Yalan Söylemez mi?' adlı eseri.
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=552
Onur Kırçal tarafından, 11/06/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr

epigraf     Bir önceki eser:   İş Güç Sahipleri / Metin Eloğlu
<<< -- Rasgele bir eser -- >>>
   Bir sonraki eser:   Dağ Başında / A. Kadir