Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Anne ben öldüm. | Bora Örçal

Kalanlar / Tezer Özlü


Büyükanne. Aklaşmış saçlarını toplamış, yüzü ince. Sıska bacakları. Hep
mutfakta, midesine bir bıçak dayamış olarak yakaladığım büyükanne, hareketsiz.
Ne kendi kıpırdıyor, ne de bıçağı kıpırdatıyor.
- Ne yapıyorsun burada? diye soruyor çocuk.
- Kendimi öldürmeye çalışıyorum.
Anıların tüm görüntülerini vermeyeceğim. Sonsuz gerideler. Bu
görüntülerin renkleri soldu. Ama kaybolmadılar. Benim sönüp gitmemi
bekliyorlar. Bu kadar hain bu görüntüler. Sen sonsuz gecelerce sevişmiş,
sonsuz zamanlar sindirmiş olabilirsin içine. Böylesine hain bu görüntüler, yok
olmuyorlar. Seni söndürüyorlar yavaş yavaş. Yeşil yayla rengi bugün gri yeşile
dönüştü. Çok uzakta hafif dağ tepeleriyle çevrili. Kızkardeşim olması gereken
bir kızın elini tutuyorum. Doğa ölmüş. Çocuklar ölmüş. Onlarla birlikte her
şey. Küçük kentin göl kıyısında son bulduğu yerde büyük otlar bitiyor.
Otların arasında dolaşıyor ve büyükanneyi arıyoruz. İnce bacakları
olan. Kentten çok uzaklaştık. Herhangi bir çukurda kafasını görüyoruz.
Gözlüklerini takmış. Uçları rüzgarda uçuşan başörtüsü var. Onu bu büyük otlar
arasındaki çukurda nasıl tanıdığımızı bilemiyorum. Yaz rüzgarı esiyor.
- Burada ne yapıyorsun büyükanne, biz seni arıyoruz.
- Bu dağların ardında yitip gitmek istiyorum. Yitip gitmek..
- Dağların ardında yitip gitmek ne demek büyükanne?
Bulduk mu onu
Eve getirdik mi?

(..)

Çocuk ben beşikte yatıyor. Bir beşik çocuğundan daha büyüğüm oysa. Ama
beş yaşında da değilim. Beni beşiğe koyan büyüklere kızıyorum. Yoksa iki
yaşında mıyım? Konuşabiliyor muyum? Neden bağırmıyorum? Neden beşikte
fenalaşmayı, kusmayı bekliyorum? Beni kaldırmaları için neden bağırmıyorum?
Yoksa konuşamıyor muyum? Konuşma yaşına henüz gelmedim mi? Peki, beşik
çocuğunu, beni saran can sıkıcı atmosferi nasıl kavrayabiliyorum? Şimdi
konuşabiliyor muyum?
Kırk yaşında konuşabiliyor muyum?

(..)

Otobüs dağ yamaçlarının virajlarında ilerliyor. Ağaçlar gri. Gri
ağaçların gerisindeki göl gri. Gri su durgun duruyor. Sıcaklık da gri. Gölden
beyaz, bembeyaz bir ceset çıkartılıyor. Bir gencin ceseti. Bu bir yazın
başlangıcı. Ve ben sonraları çocuk olarak elma ağaçlarının üzerinde olacağım.

Tezer Özlü
Kalanlar, YKY


Tezer Özlü'nün 'Kalanlar'ından bir bölüm
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=396
Emre Sururi tarafından, 24/03/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr

epigraf     Bir önceki eser:   Cenab-ı Han Selim-i ma'delet kar / Şeyh Galib
<<< -- Rasgele bir eser -- >>>
   Bir sonraki eser:   Kar / Tezer Özlü