Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Güzel bir kadını bütün sanatlara tercih ederim. | Guy de Maupassant

Esrar / eXpress Dergisi'nden bir zat


Esrar dumanları verem ve frengi mikrobları gibi süratle ne parlak
dimağları kemirmiş, ne büyük kafaları yemişdir. Çocukların tütün içmeye
gösterdikleri inhimak vaktinde tevkif ve men edilmeyecek olursa bu meyl
nargileye, bilahare nargileden temas ve görenek ilke kabağa kadar
çıkabilecekdir. Neslimizin ihyasına uğraştığımız demlerde esrar tahribatına
bir sedd-i kayi çekmek hidmetin en makbülü ve amelin en mebrurudur
fikrindeyim.

Esrar, Hind kenevirinden istihsal olunur bir şemm-i şediddir. B
kenevir ülkemizde yetişen kenevirin bir tenevü'ünden ibarettir. Mevsim
teshirinden bir az sonra zir'a edilir. Asl-ı esrar bu nebatın kesim ulyasından
"şaras" tesmiye olunub reçine yağını ihtiva eden çiçek tomurcuklarından
istihsal olunur. Heyet-i mecmuası esmerimsi, kesif, kırılub tuza tahvili
kolay, mezaki hafif, rayihası nebatın andırır.

Hind keneviri ticaretde muhtelif eşgal tahtında sürülür. Arablar
esrara haşiş, içenlere haşşaş derler. Hindular (gunjak) yahud (sabzi) derler.
Ma'teessüf mükeyyifatın kolaylıkla revaç bulduğu memleketimizde yetişen esrar
diğerlerine tevfik etmektedir. Bilhassa Yeniköy, Pazarköy, Yenişehir, İznik
Gölü civarının esrarı meşhurdur. Elekten ilk çıkan esrara birinci nev-i ya'n
(kaynar, fino), ikinci, üçüncü elekden çıkanlara ise (paspal, hateriş)
ya'nikinci tabir olunur. Tuz halinde istihsal olunduğu için umumiyetle (gubar)
dahi verilir. En mebzul senelerde mahallinde beher kiyesi iki lira, sekiz
mecidiyedir. İkinci, üçüncü nev-iler üçden beş mecidiyeye kadar satılmaktadır.
Esrar hususi ve mühim bir piyasaya tabi'dir. Umumiyetle piyasada dirhem
hesabıyla satılır. Beher dirhemi otuz paradan altmış paraya kadar alınabilir.

Hükümetler esrar tahribatının derecesini nazar-ı dikkate aldıklarından
satılmasını şiddetle men'etmişlerdir. Her yerde gizli satılır. Esrarı herkes
tedarik edemez. Bayi'i yalnız tanıdığı müşterilerine i'ta'eder.


Esrarın Muhtelif İsimleri

Esrar mevki ve muhite göre elsine-i avamda birçok namlarla
tanınmaktadır, şöyle ki:

Keyf, fino, gence, sarı kız, kaynar, ampes, antin, yunan, duman,
gubar, paspal, hanteriş, kebze, herde, diş, hindi baba, dalga, haşiş, zabit,
duymaz, nefes, kirme, hud, yuf, dem, düd, siyah, karabiber, fülfül.

Nargile, "tavla, bastır, ateşle, yak!" işaretleri üzerine hazırlanır.
Nargile, ocakcı tarafından içine fasılalarla çekerek alışdırılır, iyice
yandıktan sonra tamam bir nefes çeker, sonra nargileyi ısmarlayana takdim
eder. O da çekdikden sonra, mecliste bulunanlara sırasıyla ocakcı tarafından
dolaşdırılarak diğerleri de münavebe ile çekerler. Nargileyi bekleyen bazı
kalenderlerde sabır ve takat kalmadığından intizarın şiddetli ateşi içinde
feryad ederek atideki usulde okurlar.

Demm dem'i Haydar,
sahip kılandır,
münkire tir,
yezide hançer,
arife şükr,
yuf yezide
çıksın iki güzide
demm olmasın zemm

Bu sırada esrarilerden biri kabağı çekeceği sırada püf deliğini içub
nargilenin dumanını boşaldub nargilenin kamışını öttürür ve söyler:

Yaf,
yif
yuf,
yuf yezide,
nargilemizi içen veli,
içmeyen deli,
pirimiz Hacı Bektaş-ı Veli
yuf...

Bir diğer esrarkeş,

içelim dud-u siyahı,
duyalım acısını,
bizi dahl edenin
sövelim kara bacısını,
nargilemin boynu uzun kaz gibi,
gece ve gündüz yanar
yine dibi buz gibi,
demm olmasın zemm,
Ya Halil İbrahim-i Edhem

der çeker.

Esrar kahvehanelerinde beher nargile bir aded guruşdur. Nedred
zamanlarında iki, beş hatta otuz guruşa bir esrar nargilesi içildiği çokdur.


Esrar Sigarası Nasıl Yapılır?

Esrar sigarasını yapmak da bir meseledir. Adi sigara gibi kolay
değildir. Bunun için iki sigara kağıdını tükürük ile yan yana yekdiğerine
yapışdırırlar. İçerisine ne kuru ne de yaş tütünden olmamak üzere esrariler
otuz paralık tütünü tercih ederler, iki sigara kağıdının istiab edeceği
derecede tütün korlar, tütünü kağıdın üzerine açarlar. Tütünün üzerine pirinç
danesi gibi muntazam kırılmış esrarı dizerler. Bir de sigara kağıdının
kabından yahud kalınca kağıttan yapılmış zivana ilave ederler. Zıvanayı tulen
iki müsavi kısma ayrılmış sigara kağıdıyla ve tükrükle rabt ederler. Sigara
sarıldığında mahrüti bir şekil alır. Sigaranın gerek şekil, gerek kokusundan
esrar sigarası olduğu derhal anlaşılır.


Esrarkeşlerin ibtilası

Esrarkeşlerin nazarında paranın, hayatın, dünyanın kat'iyen ehemmiyeti
yokdur. Esrarkeşlerin yegane düşüncesi esrar tedarik etmek meselesidir. Bunlar
için hayat esrardan sonra başlar. Esrar ibtilası aklol ibtilası gibi değildir.
Esrarkeşler ayyaşin gibi her yerde içmezler. Esrar hakikaten bir sırdır.
Tedariki de müşgüldür. Esrar bulmak bir esrarkeş içun büyük ikramiye kazanmak
gibidir. Kabakdan bir duman almak içun Üsküdar'dan Tavuk PAzarı'na gelmek bir
esrarkeşe hiçdir. Hava yağmurluymuş, soğukmuş, onun için vızdır. Kabağı eline
alıncaya kadar düşüncesi yalnız kabaktır. Yolda fikren hiçbir şeyle meşgul
olmaz. Esrarkeşler umumiyetle yekdiğerini tanırlar. Fakat birbirlerini
sevmezler. Bir kabakdan çeken kendi ta'birlerince asılan (ihvan) olur. Kardeş
gibi görüşmeye başlarlar ve aralarında derhal samimi bir uhuvvet te'sis eder.
İçinceye kadar geçen zaman zarfında yekdiğeriyle meşgul olurlar. İçdikten
sonra herkes kendi dalgasına düşer. Dalga ne demek olduğu bend-i mahsusunda
beyan edilecektir.


Esrarın Te'siratı

Esrarı herkes içmekden son derece tevakki ve a'deta korkmalıdır ve
kat'iyen tecrübe etmeğe kalkışmamalıdır. Esrar sigarasının derhal tatlı bir
rehavet, tatlı bir muhakeme verdiğine aldanub da te'sir etmediği zannıyla
zinhar ikinci sigarayı içmemelidir. Birdenbire çok içilecek olursa gayet
fenadır. Bazı vücudlar üzerinde pek dehşetli te'sirat yapar. Mide bulanır,
gözler açılmaz, bazısı da gayr-i ihtiyarı avazı çıktığı kadar bağırır. Bu hal
ilk defa' içenler üzerinde görülür. Sonraları bu alaim tekrar etmezse de
esrarın te'siriyle evhamı artar ve üzerlerine havf ve tereddüt arz olur.
Şu'le-i hafıza söner; tabiatıyla fikr-i teşebbüs de tevkif ider, atıl ve
tenbil olurlar. Ömürleri olsa ile bulsa ile geçer.

Bu hal a'saba zayıf geldiğine delalettir. Esrar içenlerde esrarın
te'siri tenakus etmesiyle helecan ve a'sabiyet başlar. Teskini içun her halde
içemek lazımdır. Yoksa hadise ve felakete sebebiyyet verir. Halbuli içdikçe
a'sab gevşer, itiyad artar. Hakiki esrarkeşlik başlar. Mukaddema bir nargile
içen bir az sonra on nargile, daha sonra a'sabının teskiniyle istirahat etmek
içun hıfz-ı nak ile (hıznak-ullah) seksen, yüzyirmi nargile içdikleri
görülmektedir ki nihayet mevt de bir gün gelir kendilerine çarpar.

Esrar az mikdarda alındığı vakit vücuda tatlı bir rehavet vermekle
beraber hafıza ve tefekkürü son derece teheyyüce getirub bir sekr-i mahsus
i'ta' ve delalet hissi tevlid eder. Çok mikdarda alındığı vakit, tenefüsde
bataet, boğaz kuruması, (mübtedilerde) gisyan, şedid bir açlık, ihtilac,
uzlet, üşüme, dalgınlık ve baygınlık derecesinde uyku verir. Pek çok mikdarda
alındığı vakit, ınkıta'ı tenefüsü mücub olarak ölümü tevlid eder.


Esrarkeş Merdiveni

1. Neşe: Bidayetde aldatıcı bir neş'e ile müterafık iştiha verirse de az zaman
sonra a'za-yı hazm (bozularak) iştiha büsbütün galib olur.

2. Za'fiyyet: Vücud tedrici tesemmüm ile zayıflamağa başlayarak emraz-ı
adiyeye ma'ruz kalır.

3. Kayıdsızlık: Vücuda dari olan atalet ve rehavetten ef'al ve harekatda
intizamsızlık ve kayıdsızlık başlar.

4. Sefalet: Dimağa su-i te'sir hasıl etmesinden irade ve ihtiyari kesr; bataet
ve sufliyete sevk eder ve insanı kadir ve kıymetten düşürür.

5. Hastane: Sefalet, ihtiyacat-i hayatiyeyi tenakus ve emraz-ı vehime tevlid
ve hastahane kapusu küşad eder.

6. Mezar: Esrara itiyad ömür ve hayatı ihtisar, ırk ve nesli tahrib eder. Son
ma'nasıyla esrarkeş sivri tırnaklarıyla kendi mezarını kazar.


Esrar Dalgası Nedir?

Dalga; evet dalga anlaşılması lazım bir meçhuldür. Bir esrarkeş için
gaye dalgaya düşmektir. Dalga nedir! Dalga işittiğiniz vechle bir bardak suyu
Bahr-i Muhit-i Atlasi gibi görmek, ne de bildiğimiz su tenmevvücatı değildir,
fikrin umman-ı bi-payana dalması ve hakayık-ı mevcudat ve eşya ile meşgul
olmasıdır. Vus'at ve payanı ise insanların seviyelerine tabi'dir. Esrarkeş
kabakdan dumana asıldıktan sonra derhal vücuduna bir rehavet gelir. Söz
söylemek istemez. Söze başlamış ise de atide ikmal etmek istemez. Vücuduna arz
olan rehavet dolayısıyla içdiği yerde uyuşur.

A'tıl kalan vücudda dimağ fa'aliyete başlar. Gözünün gördüğü ve yahud
o anda hayalinden geçirdiği bir muhakeme ile meşgul olur. Bir daha o noktadan
ayrılamaz. Ateşin etrafında dolaşan pervaneler gibi, o noktanın etrafında
dolaşmakdan kendini kurtaramaz. İçlerinde birisi dalgasından bahs etmeğe
başlar. Bir kere de söze başladı mı devam eder. Fakat bu tarz beyan bildiğimiz
gibi değildir. Herkesce ma'lum olan bir hakikatı, o dakikada kendisi keşf
ediyormuş gibi dür-endişane, mütefekkirane, müteenniyane bir halde anlatmağa
başlar. Diğerleri dinler. Bir bab mübahasedir açılır. BAhs edilen hakikatın en
ince noktalarına kadar muhakemeler yürüdülür. Hilmiyyet, melamiyyet,
samimiyyet içinde vakit geçirilir. Her nargilenin akabinde tatlı bir şey yemek
adettir. Tatlıyı (cila) vermesi içun yerler. Esrarın tamamen te'sir etmesi her
halde üzerine tatlı yemeğe mütevakkıfdır. Baklavaya, hamur tatlılarına
bayılırlar. Esrarkeşler kadar küre-i arzda tatlı yapan yokdur dense doğrudur.
Bir parça tatlıları mevcud olsa müsavi kesimlere taksim ederler. Diğerlerini
de ciladan mahrum etmek istemezler. Müsavatı (eşitliği) severler.
Yekdiğerinden kat'iyen iğrenmezler. Nargilenin kamış marpucu on-onbeş esrarkeş
ağızlarına mütevaliyen almakdan ikrah etmezler.


Nefes

Nefes, bir adamın kamışdan içine çekebileceği dımana derler.
Esrarkeşler derece-i metanetlerini nefesi iyi olub olmadıklarıyla mukayese
ederler. Mesela, "moruk gibi asılır" demek esrarkeşler arasında iyi nefes
asılanlar demekdir. Esrar öyle mel'un bir şeydir ki, insan içdikçe içeceği
gelir. Hele cereyana bir defa kapılanlar bir daha kendilerini, bir deri bir
kemik kaldıklarını gördükleri halde esrarı içmekden, kamışa asılmakdan bir
türlü kendilerini alamazlar. Aralarında ölmek suretiyle gaib ettikleri
esrarkeşlere kattiyen acımazlar. Müteesif olmazlar. İbret almazlar. Devam
ederler. Onlar nasıl ve ne suretle esrar içdikleri hakkında her esrarkeş
tanıdığı ve gördüğü meslekdaşından bahs eder. "Kapdan Osman şöyle asılırdı,
esrar yok olsa icad ederdi, her türlü memnuiyete rağmen keyfini yapmakdan geri
durmazdı" derler.

Dalgaya düşmeğe "keyf" olmak derler. Esrarkeşler sevdalı insanlardır.
Hepsinin bir merak ve sevdası vardır. Sevda ve aşk içinde yaşamak isterler.
Bunlar içun paranın, hayatın, kat'iyen ehemmiyeti yokdur. Varını yoğunu feda
ederler. Sevdikleri tabiatıyla kendileri gibi esrarkeşlerden olacakdır. Onlar
için cemal ve hüsn heyet-i umumiyedeki güzellik değildir. A'zadan birinde
letafet ve incizab bulunması bir esrarkeşi teshir içun kafidir. Yüzüne
bakılmayacak bir vücuddaki güzel bir gözün güzel bir elin müteaddid meftunları
vardır. Sevdiklerini pek severler, esir olurlar, adeta taparlar.
Sevmediklerini de kat'iyen sevmezler. Kibir ve azametten hoşlanmazlar.
Hürriyet ve mahviyyetperestdirler. Hak ve hakikat hayaliyle yaşarlar. Öyle
dalgalara düşerler ki pek gülünçdür.

Esrarkeşlerin en berbad ve fena zamanları "harman" oldukları
saatlerdir. Ya'ni esrar bulamadıkları, çekemedikleri hale denilir. O halleri
tamamen hal-i isyandır. Müdhiş, dehaş bir a'sabiyet kendilerini istila eder.
Dünya kendileri içun bir zındandır ve hayat hitam bulmuş demekdir. İşte
esrarın adem-i vücuduyla aralarında dehşetli fa'liyet başlar. Esrar bulmak,
icad etmek neye mütevekkif ise teşebbüs ederler. Her türlü fedakarlığı
müşkülatı iktiham ederler. Esrar bulur bulmaz ağızları kapanır. Son bir
isti'cal ile nargileyi hazırlamak devri başlar. Biri tönbekiyi tavlar. Biri
sönmemek içun ateşleri üfler, ufak ufak kırar. Öbürü esrarı parçalar, diğeri
henüz temizlenmiş nargileyi neşat ve serverinden boş olarak çekub tıkırdatır.
"Yuf yezide" na'rasını müteakib kamışdan üflemek suretiyle ötdürürler. İçdikçe
gevşerler. İçerler, içerler ve dalgadan dalgaya düşerler.

Misafirlerine ellerinden geldiği kadar hürmet ederler. Nargileyi
ibtida ona verirler. Misafirperverlikleri iktizası çay kadehinin büyüğünü
misafire takdim ederler. Esrarı çekdikten sonra kendilerinden hidmet
beklenmez. Esrar yalnız da içilmez. Her halde bir arkadaşa ihtiyaç vardır.
Yalnız içilen esrarın mezesiz rakı içmeğe benzediğini söylerler. İhvan ile
içmekde başka bir zevk vardır derler. O gün içlerine dahil olan yeni bir ihvan
ile içdikden sonra hemen laubali görüşmeğe başlarlar. Ne vakitden beri
içtiğini öğrenmekde isti'cal ederler ve kim olduğunu anlamak umum içun bir
sırdır.

Esrarkeşleri uykuları uyku değil, "mest" olmak tabiriyle sızarlar. Ne
kadar geç sızsalar da erken kalkmağa gayret ederler ve kalkarlar. Denizi,
yahud bahçedeki çiçekleri seyretmek suretiyle sabah serinliğinde ilk nargileyi
içdikleri zaman hissetdikleri neş'eyi o gün sızıncaya kadar yüz nargile
içseler bulamazlar. Esasen o neş'eyi bulmak içun elvah-ı latife ararlar ve
menazır-ı bedia karşısında şa'irane içmeği severler.

Esrarkeşlerden birinin gülünmiyecek bir şey ve söz içun gülmesi
umumunu güldürür. Dalga olduğunu anlarlar. Güldükçe gülecekleri gelir,
gülmekden her biri olduğu yere yığılır; gözlerinden yaşlar gelir. Bu sırada
bir diğerinin tek bir laf söylemesini ikinci bir dalga ad ederler, gülerler,
gülerler. Bu suretde sözler tevali eder. Bir dalgadır gider. Nargile
tzaelendikçe dalgalar fasıla bulmuş olur. Esrarkeşlerin her bir sözünü, esrar
içmeyenler -dalga nedir bilmediklerinden- saçma ve sapan sözler gibi telakki
ederler. Bunu esrarkeş bildiği içun gülerek söz söyleye başlar. Anlatacağının
cedit ve hakikata müstenid bulunduğu mukaddimesini yapar ki, bu hal dinleyeni
bütün bütün şübheye düşürür. Her halde bir dalga anlatacağına hükmetdirir. Bir
esrarkeşin ciddi olarak söylediklerini de kimse dinlemez. Sözler ma'kul bile
olsa ona gülerler. Bu hal esrarkeşi müşkül bir mevki'de bırakır. Bazı
esrarkeşler sözlerini son derece uzatır. Karşılarındakini bıkdıracak,
usandıracak kadar anlatır. Esrarkeşler, esrar içmeyenleri kendi haklarında
besledikleri hisleri pek iyi bildikleri içun zümre-i esrarkeşandan hariç
bulunanlarla konuşmak istemezler. Ekseriya bir dalga anlatmak içun görüşürler.
Esrar bir sırdır. Hiçbir ferd ben esrar içiyorum demez. Son derece mütevehhim
olurlar. Her söyledikleri sözün muhatabları üzerinde başka bir fikr ve zenab
tevlid etmemesi içun maksadlarını tenvire uğraşırlar ki, işte söz bu cihette
uzar.

Esrar hakikaten bir sırdır. Anlaşılmaz ve men'edilemez bir illetdir...
Tahribatını hiçbir kuvvetin tevkif edemeyeceği bir mikrobdur. İnsanların
gülistan hayatını karanlık mezarsıtana çeviren bir semm-i katldir. Ondan
kaçınınız.

Esrarkeşlerin Şarkısı

Gidiyoruz gayrı biz artık
Ah! Gidiyoruz gayrı biz artık
Şimdi de bir çifte kağıtlı sardık
Sardık dalgalara daldık
Yalel...
Daldık of, of!

Çektikçe parlar sigaram
Ördükçe oynar sigaram
Yandım of, of!
Ah çekdik olduk cümlemiz mastor
Şeyhimizden aldık da destur
Yandım of, of!
Nazlı yar yatmış uyanmaz
Pek küçükdür cevre dayanmaz
Yandım of, of!

eXpress Dergisi'nden bir zat
eXpress Dergisi, 26 Ekim 1996, sayı:140


Geçmişteki esrar kullanımı üzerine eXpress dergisinde çıkmış, hayli keyifli bir yazı
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=384
Emre Sururi tarafından, 23/03/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr