Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Cehennem diğer insanlardır. | Jean Paul Sartre

Oyuncaklar / Roland Barthes


Ergin Fransız'ın çocuğu bir başka kendisi gibi gördüğünü hiçbir örnek Fransız
oyuncağından daha iyi anlatamaz. Yaygın oyuncaklar her şeyden önce ergin bir
küçük evrendir; hepsi de insan nesnelerinin küçültülmüş kopyalarıdır, sanki
kitlenin gözünde çocuk eni konu daha küçük bir adam, kendi boyuna uygun
nesneler sağlanması gereken bir homonculus'muş gibi.

Yaratılmış biçimler çok azdır: yalnızca yaptakçılık dehasına dayalı
birkaç kurma oyunu canlı biçimler sunar. Gerisine gelince, Fransız oyuncağı
HER ZAMAN BİR ŞEY ANLATIR, bu bir şey de hep toplumsallaşmıştır, erginin
çağdaş yaşamının söylenlerinden ya da tekniklerinden oluşmuştur: Ordu, Radyo,
Posta, Tıp (minik hekim çantaları, bebekler için ameliyat odaları), Okul,
Sanat Berberliği (saç kıvırma başlıkları), Havacılık (paraşütçüler), Ulaşım
(trenler, Citroen'ler, deniz motorları, Vespa'lar, benzin istasyonları), Bilim
(Mars oyuncakları.)

Hiç kuşkusuz, Fransız oyuncaklarının HARFİ HARFİNE ergin işlevlerinin
evrenini canlandırması, çocuğun düşünmesine zaman kalmadan onu bütün zamanlar
boyunca askerler, postacılar, Vespa'lar yaratmış bir doğa kandırmacası
oluşturarak bunların tümünü benimsemeye hazırlar. Erginin şaşmadığı ne varsa,
hepsinin kataloğunu verir oyuncak: savaş, bürokrasi, çirkinlik, Mars'lılar,
vb. Öte yandan, öykünmeciliği de el çekme göstergesi olarak kopyacılıktan geri
kalmaz: Fransız oyuncağı, küçültülmüş bir Jivaro başı gibidir, bu başta, bir
elma boyutunda, ergin kişinin kırışıklıklarını ve saçlarını buluruz. Örneğin
işeyen bebekler yapmışlar; yemek boruları var, ağızlarına biberon veriliyor,
bezlerini ıslatıyorlar; hiç kuşkusuz, yakında karınlarındaki süt de suya
dönüşecektir. Bunlarla küçük kız aile nedenselliğine hazırlanmak, gelecekteki
anne rolüne "koşullandırılmak" istenir. Şu var ki, bu sadık ve karışık
nesneler evreni önünde, çocuk ancak mal sahibi olarak, kullanıcı olarak yer
alır, hiçbir zaman yaratıcı olarak değil; dünyayı icat etmez, kullanır:
serüvenden, şaşkınlıktan, sevinçten yoksun edimler hazırlanır kendisine. Ergin
nedenselliğinin düzeneklerini bulmak durumunda bile olmayan, evine düşkün bir
mal sahibi yaparlar onu; bunları tümüyle hazır biçimde sağlarlar kendisine:
kullanması yeterlidir araştırılacak bir şey vermezler hiçbir zaman. En ufak
kurma oyunu bile, fazla incelmiş olmamak koşuluyla, çok farklı bir dünya
çıraklığı içerir: çocuk burda anlamlı nesneler yaratmaz hiçbir zaman, bir
ergin adları bulunup bulunmamasının da fazla bir önemi yoktur onun için; onun
yaptığı bir kullanma değil, bir yarı-tanrı işidir: yürüyen, yuvarlanan
biçimler yaratır, bir yaşam yaratır, bir özellik değil: nesneler kendi
kendilerini yönlendirirler burada, avuç içinde cansız ve karmaşık bir nesne
değildirler artık. Ama böylesi daha enderdir: Fransız oyuncağı genellikle bir
öykünün oyuncağıdır, kullanıcı çocuklar yetiştirmek ister, yaratıcı çocuklar
değil.

Oyuncağın kenterleşmesi tümüyle işlevsel olan biçimlerinden belli
olmaz yalnızca, tözlerinden de belli olur. Bugünkü oyuncaklar nankör bir
maddeden yapılmıştır, bir doğanın değil, bir kimyanın ürünleridir. Şimdi
birçokları karmaşık hamurlarla kalıba dökülüyor: plastik maddenin oyuncaklarda
hem kaba, hem "hijyenik" bir görünüşü var, dokunmanın hazzını, yumuşaklığını,
insansıllığını öldürüyor. Üzücü bir gösterge de tahtanın gittikçe ortadan
silinmesi. Oysa sağlamlığı, yumuşaklığı, dokunuşunun doğal sıcaklığıyla tahta
ülküsel maddedir; tahta, can verdiği her biçimde fazla keskin köşelerin
yarasını, madenin kimyasal soğuklupunu giderir; çocuk oynadığı ya da çarptığı
zaman, ne titrer, ne gıcırdar; aynı zamanda hem boğuk, hem de belirgin bir
sesi vardır; canayakın ve şiirli bir tözdür; çocuğu ağaç, masa, döşeme ile
dokunuş sürekliliği içinde bırakır. Tahta ne yaralar, ne bozulur; kırılmaz,
eskir, uzun süre dayanabilir, çocukla yaşayabilir; yavaş yavaş nesne ile elin
bağıntılarını değiştirebilir; ölürse, küçülerek ölür, bozulmuş bir yayın
kabarıklığı altında yok olan şu mekanik oyuncaklar gibi şişerek değil. Tahta
temel nesneler oluşturur, her zamanın nesnelerini. Oysa bu tahtaoyuncaklar,
hemen hiç kalmadı. Şu var ki, bu oyuncaklar ancak bir zanaatçılık döneminde
olanaklıydı. Bundan böyle oyuncak tözüyle de, rengiyle de kimyasal; gereci
bile bir kullanım izlenimine götürüyor, haz izlenimine değil. Öte yandan çok
çabuk ölüyor bu oyuncaklar, bir kez öldükten sonra da çocuk için hiçbir ölüm
sonrası yaşamları olmuyor.

Roland Barthes
Çağdaş Söylenler, YKY, Çev:Tahsin Yücel


Roland Barthes'tan Oyuncaklar üzerine
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=239
Emre Sururi tarafından, 08/02/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr

epigraf     Bir önceki eser:   Kıskançlık / Roland Barthes
<<< -- Rasgele bir eser -- >>>
   Bir sonraki eser:   Seni Seviyorum / Roland Barthes