Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! | Sezai Karakoç

Eda kal / Emre Sururi


geceye açar akşam sefaları ölüme benzer güne vedaları deli dolu bir macera bir
şölen bir düğün kadere kısmet narin hayatları ışığa uçar bütün pervaneler
ölüme giderken ne şahaneler dönerek acıyla aşkla şu alemi yana yana rakseder
divaneler sora sora az gidip uz gidip kafdağına gizini arar saadetin
dünyalılar günaha yakın dururken bir yanları ne kadar hazin hüzünlü sevdalılar
bir varmış bir yokmuş dünya masalmış her yolcudan bu handa hoş seda kalmış
gökten üç elma düşmüş yuvarlanmış herkes payına düşen elmayı almış.

(benim üçüncü kişi olduğum varsayılırsa)
bu tutmuş bu pişirmiş bu bitmiş. yine bitmiş demiş diğerleri ben bittim demiş,
tekrarlamış, sonra bir daha, bir daha demiş, bir şeyi kırk kere söylersen olur
demişler beriki dinlememiş ben bittim ben bittim başka hiçbir şey çıkmıyormuş
ağzından sonra bir gün ölmüş elinde avucunda sımsıkı tuttugu bu mektubu
bulmuşlar son mektup olmuş bu o ise bitmiş ayrılmışlar son erler film aptal o
kadarını biz de anladık peki sizin anlamadığınız neydi küçük madam / matmazel?

geldim gördüm "ve yenildim ve sustum".

başka?

pembe bir sayfaya o her zaman bildiğim elyazısı ile hiçbir şey olmamış gibi
yazdığı satırlar. bana bakıyorlar. ve bitti. bir dalım daha koptu. içime
attım, içime atıyordum, son zamanlarda bunu alışkanlık haline getirmiştim -
emre mi şurada yalnız başına dikilen tip var ya, gözlüklü, işte o... hem siz
onu ne diye arıyorsunuz ki,

samuraylar egolarını şişirirler patlatmak için, dünyanın en aşağılık insanı
haline geldiklerinde ve nihayet bunu kendileri (de) anladıklarında en yüce
insanlardan biri olurlar. benimse bunlarla alakam yok, ben sadece kısmetimi
bekliyorum, düğümlenmiş de. açılmıyor bir türlü.

(bu esnada görüntüler gidip gelir: eski bir kız arkadaş, emekli bir albay, bir
isviçre çakısı, okullarına giden öğrenciler, bir uçak, gandhi filmindeki
gandhi'nin öldürülüş sahnesi

başka bir çok sahneler:

stephan ve camille arabanın içindedirler, arabayı stephan kullanmaktadır,
camille'in başarısının kutlandığı bir yemekten henüz ayrılmışlardır, Camille
Maxim'le konuşmuştur, herşey yolundadır...

"ben sizi sevmiyorum... bir yanlis anlasilma oldu herhalde".......
"yeter. lütfen susun....................ve bana oyle bakmayın."

agla agla agla
geri donuslerin gucleri bir sehirden bir baskasına giderken arkaya bakmadan
arkada kalmaz cunku gozlerim bir gitsem bir daha donmesem keske ama artik o da
yok hicbir sey yok o yok bu yok su yok. biz yokuz cocuklar ders bitti teneffus
disari cikabilirsiniz once kadinlar ve cocuklar emre sen kal, seninle
konusmamiz gerekli ama ogretmenim


disarida bahar butun hiziyla surup gitmektedir. hicbir sey sonsuza kadar
surmez, suremez, oyle olsa adem neden ciksin ki.... bu adem'i yazdiktan sonra
bunun da eda'bi bir mektup oldugunun ayrimina vardim, vay be dedi "simdi genc"
yazar tarihi bir an ha, temkinli olmaliyim...

gozumun onunde pembe sayfaya yazilmis bir son mektup ve de beyaz bir telefon
duruyor... telefon calmiyor, kac gun oldu? cok. kimsenin bir seyden haberi
yok. tekel.

[muzik kutusu yine de sonsuza kadar caldi, calmak zorundaydi cunku baska bir
sey elinden gelmiyordu]

yine de sagol muzik kutusu (Sam?), sen elinden geleni yaptin, biliyorum.

ve yine de ayrilik.
Thu 26-03-98, 22:23:07

Emre Sururi
Kişisel Arşiv


Emre Sururi'den 'Eda kal'
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=421
Emre Sururi tarafından, 08/04/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr

epigraf     Bir önceki eser:   Eda bu son / Emre Sururi
<<< -- Rasgele bir eser -- >>>
   Bir sonraki eser:   Sururi / Emre Sururi