Epigraf, Uzak Ülke projesinin elemanıdır

Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık! | Sezai Karakoç

Paul ve Virginie / Bernardin St. Pierre


. Area: HT.EDEBIYAT.DUZYAZI ..................................................
Msg#: 2 Date: 31 Mar 99 15:39:19
From: Emre Tasci
To: Dogan Gegeoglu
Subj: Re: Vadideki Zambak
..............................................................................
-= Quoting Dogan Gegeoglu to Emre Tasci Subj: Vadideki Zambak, Date: 30 Mar 99 21:47:37

DG Agzim dilim tutulmustu, az
DG once asirmis oldugum elmanin tadinini cikararak, icime cektigim kanin
DG sicakligini dudaklarimda muhafaza ederek, goklerden inen kadinin
DG uzaklasisini seyrettim.Buyuk kalp hummasinin bu ilk sehvet darbesiyle
DG vurulmus bir halde, tenhalasan baloda oradan oraya dolandim durdum,
DG ama bulamadim yabancimi..Bastan asagiya degismis biri olarak eve,
DG yatmaya, dondum."

DG ... Siz o aksamki muthis opusleri unutmussunuzdur belki;bense onlari
DG ... bellegimden silmeyi basaramadim: simdi de isten onlardan oluyorum.
DG ... Madame de Mortsauf

şu saniyelerde, belki de tahmin edersin, "when you're gone" çalmalarda...
goriot baba'yı bitirip sağ kaldım ve kendimi paul ve virginie'nin kollarına
attım...


1. Mektup (Virginie'den Pol'e)

Sevgili Pol,
Birkaç günden beri dışarı çıkmadım.
Sana yazdığım birkaç mektubumu attım
çünkü kayısı tarlalarından söz etmiyordu.
Bahçeye sonbahar gelmiş olmalı.
Bu mektubun sonbahar renklerinde
olmasını istiyorum.
Bizi aynaların arkasından gözetliyorlar Pol.
Gerçek ve uzun sevgi insanları korkutuyor Pol.
Van Gogh'un sarılarıyla Arles'daki yaz
manzaralarının arasında yakın bir ilişki
var gibi bunu anlıyor musun Pol?
Yani onun Arles'a gitmesi zorunluydu.
Son olarak kargaları çizmesi de anlamlı.
Bunun gibi bizim birbirimizden bunca uzak
tutuluşumuzun da bir anlamı var.

Lale Müldür, "Pol & Virginie: Yıldız Madalyalı Mektuplar", Buhurumeryem.



ve


Bu esnada Vautrin sessizce içeri girdi ve iki çocuk tarafından vücuda
getirilerek lamba ışığınca okşanıyor gibi görünen levhaya baktı.

Kollarını kavuşturarak dedi ki: - İşte Paul ile Virginie'yi yazan o
iyi kalpli Bernardin de Saint-Pierre'e güzel sahifeler ilham edecek
sahnelerden biri. Gençlik çok güzel şeydir Madam Couture!

Eugène'e bakarak: - Uyu zavallı çocuk, saadet bazan insan uyurken
gelir, dedi.

Sonra dul kadına hitabederek ilave etti: - Madam, beni bu delikanlıya
bağlayan şey ruhunun güzelliğinin çehresindeki güzellikle hemahenk olduğunu
bildirmektir. Bakın bir meleğin omzuna konmuş bir masum çocuğa benzemiyor mu?
Bu delikanlı sevilmeye layıktır. Ben kadın olsaydım kendisi için ölmek
isterdim, yok bu kadar ahmak olmazdım, kendisi için yaşamak isterdim.

Balzac, "Goriot Baba"


ve dahi:

s.76

Bir saat kadar başbaşa konuştular, sonra Rodolphe kendilerine misal
olarak masa saatinin üstündeki Aşk perisiyle Psyche'nin küçük heykelini
gösterdi.

Kız: "Paul ile Virginie'nin heykeli mi bu?" diye sordu.

Rodolphe bu yanlışlığı düzelterek kızın kalbini kırmak istemedi,
sadece: "Evet, öyle" dedi.

henry murger, la bohem.


çünkü:
.......................................................................

s.53

Bazan yalnız kaldıklarında Paul, (bunu da bana bin kez anlatmıştır) iş
dönüşü şöyle derdi:

"Ne kadar yorgun olsam sana bakınca yorgunluğum gidiyor. Şu tepeden
baktığımda yemiş bahçelerimizde seni bir gül goncası gibi görürüm.
Annelerimizin evine doğru yürüyecek olsan salınışında bir zariflik ve güzellik
bulurum ki yavrularına koşan keklikte yoktur, seni ağaçların arkasında
yitirsem bulmak için yine görmeye gerek yoktur, gene gözümün önündesin.
Geçtiğin yerlerin havasında, oturduğun çimenlerde senden bana kalan bir şeyler
var ki anlatamam. Yanına geldiğim vakit bütün duygularıma egemen oluyorsun.
göklerin temiz mavilikleri senin gözlerinin maviliği kadar güzel ve temiz
değildir. Bengale kuşlarının sesi senin sesin kadar tatlı olamaz. Tenine
parmağımın ucu dokunsa bütün vücudum tatlı bir ürperme içinde kalıyor.
Anımsıyor musun, hani bir gün seninle Üç Meme dağının dibindeki çayın çakıl
taşlarına basarak geçiyorduk. Çay kıyısına vardığımızda yorgunluktan bitik bir
durumdaydım. Fakat seni arkama aldığım vakit bir kuş gibi kanatlandım. Söyle
bana: Hangi güçle beni böyle bağlıyorsun? İnce zekanla mı? Fakat annelerimiz
bizim her ikimizden daha zekidirler. Tatlı okşamalarınla mı? Fakat onlar beni
daha çok sevip okşuyorlar. Sen beni yüreğinin iyiliği, yüksekliğiyle tutsak
alıyorsun. Zavallı bir kaçak köleyi bağışlatmak için yalın ayak ta Karadere'ye
kadar gittiğini hiç unutmayacağım. Al sevgilim! Ormanda kopardığım şu çiçekli
limon dalını al, gece yatağının yanına koyarsın. Şu güzel kokulu balgömecinden
ye, onu senin için yüksek bir kayaya tırmanarak aldım. Fakat her şeyden önce
gel başını göğsüme koy ki bütün yorgunluklarımı unutayım."

Virginie'nin yanıtı şöyle olurdu:

"Ah, kardeşim, güneşin şu tepedeki kayalara vuran ışıkları senin
gelişin kadar içimi sevindirmiyor! ben annemi de seviyorum, senin anneni de.
Fakat seni oğlum diye çağırdıklarında onları daha çok seviyorum, seni okşayıp
sevmeleri kendimin sevilip okşanmamdan çok hoşuma gidiyor. Beni niçin
sevdiğini soruyorsun. Fakat görmüyor musun ki bütün bir arada yetişip
büyüyenler birbirlerini seviyorlar. Kuşlarımıza bak! Bir yuvada yetiştikleri
için onlar da bizim gibi sevişiyorlar, birbirlerinden ayrılmıyorlar. Dinle,
bak: Bir ağaçtan bir ağaca nasıl birbirlerine seslenip yanıt veriyorlar! Tıpkı
onlar gibi ben de ne zaman şu tepelerde çaldığın kavalın sesini duysam bu
koyukta o havanın sözlerini okurum. O kaçak kölenin efendisiyle benim için
çarpışmaya kalktığın günden beri seni daha candan seviyorum. O günden beri şu
sözü kaç kez kendime yinelemişimdir: "Ah! kardeşimin ne yüce bir yüreği var, o
olmasaydı korkumdan ölecektim!" Her gün Tanrı'ya annem için, annen için, senin
için, zavallı hizmetçilerimiz için yakarırım. Fakat dudaklarımdan senin adın
çıkarken sezerim ki yakarılarım çok candan oluyor. Seni koruması için Tanrı'ya
öyle yalvarırım ki!..."
.......................................................................

ve:

s.75

Virginie korkup:

- Sevgili dostum, beni dinle, dedi, şu geçen çocukluk yaşamımızın
zevkleri, bütün ortak üzüntülerimiz ve iki zavallıyı sonsuzca birbirine
bağlayacak ne varsa onların adına ant içiyorum: Kalırsam ancak senin için
yaşayacağım; gidecek olursam gene ancak bir gün gelip senin olmak için
gideceğim. Siz de tanık olun! Bütün sizler ki beni bakıp büyüttünüz, yaşamıma
egemensiniz ve göz yaşlarımı görüyorsunuz, hepiniz bana tanık olun! Beni
anlayan gökyüzü tanığım olsun! Geçeceğim şu engin deniz ve şu temiz hava ki
benim ağzımdan çıkmış yalan hiçbir sözle lekelenmemiştir, hepsi içtiğim anda
tanık olsun.
.......................................................................

ama yine de, her zaman için:

s. 87

Yaratılışımıza uygun bir yaşam arkadaşı bulmak gibi insana az raslayan
bir mutluluktan sonra yaşamın en uygun durumu kuşkusuz yalnızlıktır, tek
başına yaşamaktır. İnsanlardan ikide bir yakınmak zorunda kalmış olan herkesin
sonunda seçeceği şey yalnız kalmaktır.



paul ile yazarın konuşmalarının asıl kısmını teşkil eden bölümü ise inşallah
"döndükten" sonra yazacağım.


hoşçakal,
s.




... And they think it will make their lives easier
... But the doorway before them is barred
... And the game never ends when your whole world depends
... On the turn of a friendly card (askparapuro)

... ONE too maNY wASted sunsEtS

Bernardin St. Pierre
HiTNet & 'Paul ve Virginie', 'Goriot Baba', 'Buhurumeryem'


Bernardin St. Pierre'in 'Paul ve Virginie'si ve onların üzerine
http://epigraf.fisek.com.tr/index.php?num=242
Emre Sururi tarafından, 08/02/2001 tarihinde gönderildi.
Epigraf: Online Türkçe Edebiyat Arşivi | http://epigraf.fisek.com.tr